Arka sandalyede oturan İngiliz öğretmen pilot Chap, aniden lövyeyi sağa yatırıp yukarı doğru çekerken, “Pull up, pull up, right turn” (Yukarı çek, yukarı çek, sağa dön) diye bağırmaya başladı.
***
1932 yılının Kasım ayında, Hitler’in lideri olduğu Naziler, Almanya’da iktidarı ele geçirmiş, 1939 yılının Eylül ayında, Polonya’yı işgal etmeleriyle birlikte İkinci Dünya Savaşı’nı Avrupa’da resmen başlatmıştı. Bir kaç yıl içinde, başlangıçta Ruslar ile işbirliği yaparak Orta ve Doğu Avrupa’yı, sonra da İspanya ve İtalya hariç nerede ise Avrupa’nın tamamını işgal eden Naziler, ilerleyen yıllarda Japonlar ile de işbirliği yaparak Ruslara da savaş ilan etmişti. Savaşın başlamasından sonraki dört yıl içinde nerede ise bütün Avrupa’yı işgal eden Almanlar, her gün İngiltere’ye, özellikle Londra ve etrafında ki yerleşim yerlerine yüzlerce uçakla hava saldırıları düzenleyerek ana kıtanın dışına da çıkmıştı.
***
Londra’nın yaklaşık 136 mil kuzeyinde, İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarına uçuş eğitimi veren Cronwell Hava Üssü’nde, akşamları Alman uçaklarının saldırısına karşı tedbir amacı ile karartma uygulanıyor, gece uçuşlarında iniş kalkış eğitimleri genelde üssün biraz uzağında, Coustor’daki çim alanda yapılıyordu. Bu uçuşlarda telsizler de kapatılıyor, sevk ve idare kırmızı ve yeşil ışıklı büyük fenerlerin kesik kesik veya uzun uzun yakılmasıyla sağlanıyordu. Bu ışıklı işaretlerin her birinin Mors Alfabesi’ndeki gibi bir anlamı vardı.
İngiliz yapımı, Miles Master MK 2 eğitim uçağının ön sandalyesinde oturan Teğmen Tuna’nın gözleri biraz ilerideki kulübeden eğitim subayının kalkış yapabilmesi için yakacağı kesik kesik yeşil ışıktaydı. İlk yalnız gece uçuşu olduğu için biraz heyecanlıydı, ama arkasındaki uçakta devre arkadaşı Hakkı’nın filonun en sevilen uçuş öğretmeni Chap ile yalnız kontrol uçuyor olması onu biraz rahatlatıyordu. Aslında uçuş öğretmeninin tam ismi Chapman’dı, ama filodaki tüm pilotlar ona kısaca Chap (çatlak) diyordu.
Pist başındaki heyecanlı bekleyişi, artık sıkmaya başlamıştı. Bir ara, kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Bu aylarda, hava genelde bulutlu ve yağmurlu olurdu. Oysa bu gece gökyüzü nerede ise yıldızlar tek tek sayılacak kadar açıktı. Mutluydu. Derin bir nefes çekip, tekrar kulübeye baktığında, cılız da olsa, kesik kesik yanan yeşil ışığı gördü. Kalbi nerede ise göğüs kafesinden dışarı çıkacakmış gibi hızlı hızlı atmaya başladı. Sol eliyle gaz kolunu ileri doğru açarken, frenlerin üzerindeki ayaklarını çekti. Uçak önce yavaş yavaş sonra hızla, çim düzlüğün üstünde ileri doğru hareket etmeye başladı. Lövyeyi ileri doğru bastırırken, gözleri ile bir dışarı bir bordo panelindeki sürat saatine bakıyordu. Kalkış sürati gelince lövyeyi yavaş yavaş kendine doğru çekmeye başladı.
Daha önce gündüz bir kaç kere yalnız uçmuştu. Ama bu ilk yalnız gece uçuşuydu. Uçak yerden kesildikten sonra, kalbinin atışı biraz yavaşlamış ve sakinleşmişti. Bir taraftan dışarı bakarken, diğer taraftan da bordo panelindeki irtifa, istikamet ve sürat saatlerine bakıyordu. Bir anda süratinin düşük olduğunu fark etti, burnu biraz daha ezdi. Bu arada irtifası da gelmişti. Uçağı sola doğru yatırarak rüzgar altına girdi. Piste paralel olunca yatıştan çıkıp, düz uçuşa geçip, gaz kollarını ayarladıktan sonra, pisti takip etmeye başladı.
Hakkı’nın uçağı pist içinde koşturuyordu. Türkiye’ye döndüklerinde Spitfire uçuracakları için çok mutluydu. Uçuş saatlerine baktı. İleri baktı. Kalbi yeniden hızlı hızlı atmaya başladı. Son dönüşe gelmeden uçağının sağından solundan arka arkaya beyaz renkte işaret fişeklerinin geçtiğini gördü. Önce bir anlam veremedi. Bir kaç saniye içinde, gaz kolunu tamamen kesip, uçağını sola doğru yatırıp, burun aşağı verip pisti karşılamaya çalıştı. Aynı anda tam üstünden, çok yakın, hızla bir karaltının ileri doğru geçtiğini gördü. Arkasından kısa bir süre baktığında bunun bir Alman uçağı olduğunu anladı. Kalbi yerinden çıkacaktı. Zar zor pisti karşılayıp, biraz süratlide olsa toprağa indi. Dizlerinin bağı çözülmüştü ama gittikçe artan bir kuvvetle frenlere bastı.
Biraz sonra uçak hafif sola doğru yıkılarak durdu. Motoru bile durdurmadan, park frenine alıp, seri şekilde uçağı terk etti. Sol dikme katlanmıştı. O sırada filo komutanı ve bir kaç asker koşa koşa uçağın yanına geldi. Tuna, “Komutanım, Almanlar” deyip söze başlamıştı ki, Komutan, sol elini kaldırıp susmasını işaret ettikten sonra, “Biliyorum, geçmiş olsun, şimdi sakin ol ve bana yardım et” dedi. Askerlerin de yardımıyla uçağın sol kanadının altından tutup yukarı doğru kaldırdıktan sonra askerlere o pozisyonda tutmalarını söyleyerek kanadın altına girip içe katlanmış olan dikmeyi düzeltmeye çalıştı. Düzelince de askerlere kanadı bırakmalarını işaret edip, Tuna’ya dönerek, “Uçağa atla hemen hangara götür” dedi. Tuna verilen emri yerine getirip, uçağı hangara park ettikten sonra, filo binası olarak kullanılan barakaya doğru koşturarak gitti. Onu barakaların önünde bekleyen devre arkadaşları karşılayıp tek tek sarılıp “Geçmiş olsun” dedi.
***
Aslında savaş 1931 yılının Eylül ayında Japonlar’ın Mançurya’yı işgali ile başlamıştı. 1936 yılının Mayıs ayında, Faşist İtalya ile Nazi Almanyası arasında imzalanan işbirliği anlaşması ile Mihver İttifakı’nın kuruluşu, savaşın Avrupa’da çok şiddetli geçeceğinin habercisiydi. Birinci savaşın bitimesinin üzerinden yirmi yıl geçmeden dünya yeniden iki kutuba bölünmeye başlamıştı.
Savaşın resmen başlamasından yaklaşık kırk gün sonra Türkiye ile İngiltere ve Fransa arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre, İngiltere, Türk savaş pilotlarının uçuş eğitimlerini, İngiltere’de Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) tarafından verilmesini kabul etti. Kara Harp Okulu’ndan, 1941, 1942, 1943 yıllarında mezun olup, sağlık kontrolünden geçip de sağlam olan teğmenler, pilotaj eğitimi için İngiltere’ye gönderildiler.
***
Gece yalnız kontrol uçuşu için kalkış yapan Teğmen Hakkı, pist istikametinde tırmanışını tamamlayıp 1000 feet?te rüzgar altına doğru dönmek için tam yatışa girdiği anda kafası sola doğru düştü. Ne boyun kasları, ne göbek kasları, ne de kol kasları beynine itaat etmiyordu. Uçak onun isteği dışında aksi yöne doğru hareket ederken, kolları da isteği dışında iki yanına doğru sarktı, bir kaç saniye içinde de gözleri karardı. Kendine geldiğinde, Chap’in durmadan küfür ettiğini, uçağı yukarı aşağı, sağa sola sertçe yatırdığını fark etti. Uçağın yanından, gecenin karanlığında beyaz renkli, izli mermiler geçiyordu.
Kulübenin önünde merakla bekleyen teğmenlere tamamen hiss-i kable’l-vukû ile uçağı yatırıp inişe geçtiğini sesi titreyerek anlatan Teğmen Tuna, bir Alman uçağının saldırdığını daha sonra anladığını söyledi. Cümlesini bitirmişti ki, sol tarafta ki hangarların arka tarafından önce bir ışık topu yükseldi sonra büyük bir patlama sesi geldi. Hep birlikte koşarak oraya doğru giderken yanlarından siren çalarak itfaiye araçları geçiyordu.
***
Tarih 3 Eylül’ü 4 Eylül’e bağlayan gece, günlerden Cuma’ydı. 1941 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Teğmen Hakkı Akarçay, RAF’ta uçuş eğitim görüp de, o güne kadar şehit olan yedinci teğmendi. Daha sonra beş teğmen daha düşerek şehit oldu. İki teğmen de kaza geçirerek öldü ve Londra’nın batısında, yaklaşık 30 dakikalık mesafedeki Brookwood Mezarlığı içindeki Türk Hava Şehitliği’ne gömüldüler.
Sabah kalkar kalkmaz, ilk olarak, tren ile Brookwood’daki şehitliğe gidip 75 yıl önce vatan savunması için eğitim alırken ölen aziz şehitlerimizin kabrini ziyaret ederek, gururla dalgalanan bayrağımız altında şükranlarımızı ve saygılarımızı ilettik.
[Türk Hava Şehitliği / Brookwood, İngiltere / 21 Aralık 2018]
Kemali Bülent Edalı
Kaptan Pilot