Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının S-400 alımıyla ilgili sorusuna verdiği cevapta; “S-400 konusu bildiğiniz gibi ülkemizin hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak amacıyla ortaya çıkmış bir süreçtir, bir projedir ve artık nihai aşamalarına doğru hızla ilerliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Soru: “S-400 hava savunma sistemleri tam olarak ne zaman Türkiye’ye gelecek, bir tarih verebiliyor musunuz? Sistem nereye konuşlandırılacak, Ankara iddiaları doğru mudur? Ve aktif bir şekilde çalışacak mı sistem?”
“S-400’LERİN YAKIN BİR TARİHTE TESLİMATI BAŞLAYACAK VE AKTİF BİR ŞEKİLDE KULLANILACAK”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “S-400 konusu bildiğiniz gibi ülkemizin hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak amacıyla ortaya çıkmış bir süreçtir, bir projedir ve artık nihai aşamalarına doğru hızla ilerliyoruz. Bu konuda daha önce Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, biliyorsunuz Patriot Savunma Sistemi’nin alınması için uzun mesailer harcandı, uzun çabalar sarf edildi, fakat maalesef bizim beklentilerimiz karşılayacak bir teklif sunulmadığı için de S-400 alternatifi gündeme geldi ve bu hayata geçirildi.
Şimdi S-400’ler yakın bir zamanda, size tam nokta gününü vermeyeceğim, ama çok yakın bir tarihte teslimatı başlayacak ve aktif bir şekilde kullanılacak. Yani bazı görüşler ortaya atılıyor, bazı teoriler ya da senaryolar ortaya atılıyor, işte getirilecek ama kullanılmayacak, işte kutusunda duracak, aktif hâle getirilmeyecek. Biliyorsunuz bu ülkemizin hava savunma güvenliği ihtiyaçları çerçevesinde hayata geçirilen bir projedir ve bunu egemen bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti kararını vermiştir ve bunu da aktif olarak kullanılacak.
“S-400’LER TÜRKİYE’NİN İHTİYAÇLARI ÇERÇEVESİNDE ORTAYA ÇIKMIŞ BİR TERCİHTİR”
Fakat bu bizim mevcut özellikle NATO sistemi içerisinde yer alan güvenlik sistemimize bir tehdit ya da tehlike oluşturacak bir savunma sistemi değildir. Adı üstünde her şeyden önce bir savunma sistemidir, bir başka ülkeye karşı bir taarruz sistemi değildir, bir başka ülkeye tehdit oluşturması zaten söz konusu değildir, tam tersine ülkemizin savunma ihtiyacını karşılamak amacıyla getirilen bir sistemdir. Dolayısıyla bir başka ne NATO sistemine, ne diyelim ki F-35’lere geldikten sonra ya da mevcut hava sistemimize tehdit oluşturacak bir yönü, boyutu kesinlikle bulunmamaktadır.
S-400’lerin nereye konuşlandırılacağı konusunda da çalışmaları Millî Savunma Bakanlığımız ilgili Hava Kuvvetleri Komutanlığımız ve kuvvet komutanlıklarımızla birlikte zaten yürütüyorlar. Bu bir süreçtir bildiğiniz gibi, bunun birçok teknik boyutu var, eğitim boyutu var, konuşlanma boyutu var, aktif hâle getirilmesi boyutu var, işletilmesi boyutu var, bu komplike bir sistem bildiğiniz gibi. Bununla ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar, nihayete erdiği zaman bunu da kamuoyuyla paylaşırız.
Ama dediğim gibi S-400’ler Türkiye’nin ihtiyaçları çerçevesinde ortaya çıkmış bir tercihtir ve bu yönde de Sayın Cumhurbaşkanımızın koyduğu irade çerçevesinde de çok yakın bir zamanda, günler içerisinde diyebilirim bu sistem gelecek, Türkiye’de konuşlandırılacak ve kullanılacaktır.”
Soru: “Hafter’in Libya’daki saldırıları malum gündemimiz. Dün akşam itibarıyla bu saldırılar kapsamında Türkiye’nin gönderdiği bir İHA’nın da dronun da vurulduğu şeklinde bilgiler geldi, bu size ulaştı mı? Türkiye’nin Libya’ya gönderdiği silahların Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olduğu şeklinde bazı eleştiriler geliyor. Bu konuda neler söylersiniz?”
“LİBYA’DA YAŞANAN HADİSELER ENDİŞE VERİCİ”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Libya’da yaşanan hadiselerden biz büyük endişe duyuyoruz, Hafter ve ona yakın kuvvetlerin özellikle dün bir mülteci kampını bombalamış olması ve burada 50’in üzerinde insanın hayatını kaybetmiş olması büyük bir faciadır, bunu en şiddetli bir şekilde kınıyoruz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Temsilcisi’nin ifadesiyle, bu bir savaş suçu teşkil etmektedir. Bununla ilgili de BM Daimi Temsilcimiz başta olmak üzere Dışişleri Bakanlığımız, ilgili kurumlarımız gerekli girişimleri yapmaktadırlar, bu konunda mutlaka aciliyetle kapsamlı bir raporun hazırlanması, soruşturmanın yapılması gerekiyor.
Genel olarak Libya’daki tabloya baktığınız zaman, geçtiğimiz Nisan ayında uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler’in tanıdığı Sarraj Hükûmetiyle Hafter arasında bir anlaşma imzalanmış ve buna göre de Libya’da yeni bir siyasi sürecin başlaması konusunda mutabakata varılmıştı. Fakat bu anlaşmanın ilan edilmesinden birkaç hafta sonra Hafter bir askerî operasyon başlattı, Trablus’u kuşattı ve bu çatışmalarda 500’e yakın sivil hayatını kaybetti, binlerce insan yerlerinden, yurtlarından göç etmek zorunda kaldılar. Bu süreçte biz tabi ki ilgili bütün birimlerle, Sayın Cumhurbaşkanımız Amerika, Rusya, Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkelerle yoğun bir diplomasi trafiği yürütmek suretiyle bu çatışma sürecinin ve Hafter saldırıların derhâl sonlandırılması gerektiği konusunda bir kamuoyu oluşturdu ki bu temaslarını G-20’deki ikili görüşmelerinde de aynen devam ettirdi, onu da ifade etmek isterim.
“LİBYA’DA GERİLİMİN DERHÂL SONLANMASI GEREKİYOR”
Şu anda tabi Hafter’in saldırıları Trablus ve civarında büyük oranda püskürtülmüş durumda, ama bu Libya’nın barış ve istikrarı ve güvenliği için yeterli değil, mutlak siyasi bir sürecin başlaması gerekiyor. Sayın Sarraj Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanı sıfatıyla da yakın bir zamanda bildiğiniz gibi yeni bir ulusal uzlaşı süreci başlatacağını ilan etti, biz Türkiye olarak buna destek veriyoruz. Bu konuda Sarraj Sayın Cumhurbaşkanımızı arayarak kendisine bilgi de verdi, destek de istedi. Biz de Birleşmiş Milletler çatısı altında bu sürece destek verdiğimizi ifade ettik. Ama Hafter ve taraftarlarının yürüttüğü askerî operasyonlar, yasa dışı eylemler bir sorun olmaya devam ediyor.
Özellikle bildiğiniz gibi biz Japonya’dayken Hafter ve adamlarının Türk vatandaşlarına, Türk firmalarına yönelik tehditleri bildiğiniz gibi bizim bu konudaki kararlılığımızı biraz daha perçinledi açıkçası ve o gün yaptığımız açıklamada da Türk vatandaşlarına ve Türk unsurlarına, bu gemiler olur, Türk Hava Yolları olur, uçak olur, gerçi şu anda uçuşumuz yok oraya veya işte Türk firmaları olur, bunlara yönelik herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda Hafter hedeflerinin meşru hedef hâline geldiğini açık bir şekilde biz ifade ettik. Onun üzerine de bildiğiniz gibi altı vatandaşımız serbest bırakıldı ve şu anda da genel bir sakinlik durumunun olduğunu ifade edebiliriz bizim vatandaşlarımız açısından. Ama genel manada Libya’da bu gerilim devam ediyor, bunun derhâl sonlanması gerekiyor.
“LİBYA’DAKİ SÜRECİ YAKINDAN TAKİP ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Bizim Libya’yla meşru ve uluslararası toplumun tanıdığı ulusal mutabakat hükûmetiyle ilişkimiz de BM çatısı altında devam etmektedir. Dolayısıyla bizim oradaki siyasi sürece iştirakimiz ve onun Libya halkının lehine neticelenmesi için çabalarımızı da bu çerçevede görmek gerekir. Bizim Libya’yla çok köklü tarihî, kültürel, ekonomik ilişkilerimiz var, bunların tehlikeye atılmasına yol açabilecek adımlara izin vermeyeceğimizi de ifade etmek isteriz. Ama bundan daha önemlisi, Libya halkının kendi iç barış ve huzurunun sağlanmasıdır.
Bildiğiniz gibi, geçmişte de bizim Libya Devleti’yle bir güvenlik ve savunma anlaşmamız var, bunun tabi ki güncellenmesi, genişletilmesi Libya’nın barış ve istikrarı açısından da önem arz ediyor, dolayısıyla biz bu süreci yakından takip etmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde İtalya’nın başkanlığında bir dizi diplomatik girişim yapılacak, İtalyanlar bu konuyu geldiler bizimle istişare ettiler, biz de bu sürece katılacağımızı, buna destek vereceğimizi ifade ettik.
Ama burada Hafter taraftarlarının bu saldırgan tutumundan derhâl vazgeçmesi ve ulusal toplumun ve Birleşmiş Milletler’in tanıdığı meşru Sarraj Hükûmeti, Ulusal Mutabakat Hükûmeti çerçevesinde bu sürecin yürütülmesi, işletilmesi büyük önem arz ediyor, bunun da altını özellikle çizmek isterim.”