‘1 Haziran 1911’ Türk Hava Kuvvetlerinin Kuruluş Tarihi
17 Aralık 1903 tarihinde Wright kardeşlerin ilk motorlu uçağı havalandırmayı başarmalarından kısa bir süre sonra, 1909-1912 yılları arasında askerî havacılık teşkilatlarını kuran ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya ve Rusya gibi ülkelerin arasında Osmanlı Devleti de yer aldı.
Uçakların ve askeri havacılığın önemini kavrayan dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, iki subayın yurt dışında havacılık alanında eğitim almasını istedi. Gönderilecek subayları seçmek ve havacılık işlerini yürütmek amacıyla 1 Haziran 1911’de tayyarecilik komisyonu kuruldu. Bu tarih daha sonradan Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.
Seçilen iki aday Süvari Yüzbaşı Fesa ile İstihkâm Teğmeni Yusuf Kenan Beyler, Temmuz 1911’de Fransa’nın Bleriot Fabrikası’nda uçuş eğitimi alarak, 21 Şubat 1912 tarihinde pilot olan Fesa Bey; Türk Ordusunun 1 no.lu brövesini, Yusuf Kenan Bey ise 2 no.lu brövesini takmaya hak kazandılar. Fesa Bey, 26 Nisan 2012’de REP (Robert-Esnol-Pieteri) uçağı ile Yeşilköy’de ilk uçuşu gerçekleştirerek, Türk topraklarında uçan ilk Türk pilotu oldu. İlk uçuşun yapıldığı tarihe atfen, 2000 yılından itibaren 26 Nisan, her yıl Türkiye’de ve sonradan dünyada ‘Pilotlar Günü’ olarak kutlanır oldu.
3 Temmuz 1912 tarihinde de Yeşilköy’de (İstanbul) tayyare mektebinin açılmasıyla birlikte Türk Ordusunda pilot yetiştirme süreci başladı. Bu dönemde Osmanlı tayyarecilerinin kullandığı ve çoğu keşif/eğitim tipinde olan ilk uçaklar; REP (3 adet), Deperdussin (3 adet), Bleeriot IIB (3 adet), Bristol (4 adet) Harlan Eindecker (2 adet) D.F.W. Mars Pfeil (2 adet), Parsaval P.9 (1 adet), Curtiss M F-2 (1 adet) oldu. Bu arada Haziran 1914’te Yeşilköy’de Bahriye Tayyare Mektebi ve Birinci Dünya Savaşı başında tayyare bölükleri kuruldu. Aynı dönemde Alman uçakları ve pilotları da bu bölüklerde görev yapmaya başladılar. Savaşta Osmanlı havacıları Çanakkale’den Hicaz’a, Kafkasya’dan Filistin’e kadar Türk askerinin çarpıştığı hemen hemen her cephede görev aldılar. Savaş boyunca keşif uçaklarının yanı sıra L.V.G. B-1, Fokker D-1, Fokker E/I III, Bristol Scout, Halberstadt D-V, Martinsyde, Caudron C-4, Albatross D-III, Spad S-XIII, Voisin, Nieuport-XVII, Pfalz ve benzeri av/bombardıman uçaklarını Türk pilotları uçurdular.
Bu yıllarda Orduda tayyare miktarının çoğalmasıyla birlikte havacılık faaliyetlerinin tek elden yönetimi için Hava Müfettişliği teşkil edildi ve bu müfettişliğe tayyare mektebi, tayyare istasyonları, tayyare bölükleri, sabit balon bölükleri, uçaksavar topçu birlikleri ve meteoroloji İstasyonları bağlandı. Deniz hava bölükleri ve Deniz Hava Okulu da Bahriye Bakanlığına bağlandı. 16 Mayıs 1916 tarihinde, kara ve deniz havacılığı birleştirilirken, tayyare bölüklerinin taktik komutası emrine verildikleri Ordu Komutanlıklarına bırakıldı.
Mondros Mütarekesi sonrasında Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Anadolu’da başlatılan milli mücadelede Türk havacıları da elde kalan az sayıdaki uçakla yerlerini aldılar. Hava faaliyetlerinin öneminin farkında olan Ankara Hükümeti, 13 Haziran 1920’de Hava Kuvvetleri Şubesini (sonradan müfettişlik) teşkil etti. Bu şube vasıtasıyla bir yandan uçakların faaliyeti sağlanmaya çalışıldı, diğer yandan da İtalya ve Fransa gibi ülkelerden yeni uçaklar satın alınma yoluna gidildi. Faaliyeti güçlükle sağlanan her bir uçakla Batı cephesinde, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde, Sakarya’da ve nihayetinde Büyük Taarruzda, Türk havacıları toplamda 38 adet çeşitli tipteki av ve keşif uçağı (Spad XIII, Albatross DIII ve C-XV, Breguet XIVB2, de Havilland 9, Fiat R2 Paradiso, Aviatik ve Gotha) ile büyük yararlılıklar gösterdiler.


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, çağdaş havacılığa uyum sağlayacak güçlü bir hava kuvvetinin oluşturulması amaçlandı. Bu maksatla, Junkers A-20, Junkers F-13, Caudron C-27 ve C-59, Spad 21 ve 61, Morane Saulnier, Dewoitine, Rohrbrach, Savoia S-16, Potez 25A-2 benzeri uçaklar yurtdışından satın alındı. Uçak sayısı artarken buna paralel olarak tayyare bölüklerinin sayısı da artırıldı. 1924 yılından itibaren uçuş eğitimi için Fransa, İngiltere, ABD ve İtalya’ya personel gönderilirken, 1925 yılında Eskişehir’de Hava Okulu yeniden faaliyete geçirildi.
1928 yılında Millî Savunma Bakanlığı bünyesindeki Hava Müsteşarlığına bağlı grup ve tayyare istasyon komutanlıklarının yerine tayyare taburları oluşturuldu. 1932 yılında ise hava alayları yapısına geçiş yapılırken, aynı yıl 1 Temmuz’da havacı personel ayrı bir sınıf olarak kabul edildi. Böylece 1933 yılından itibaren Türk havacıları, tüm dünyada havacılığın sembolü mavi renkli üniformayı giymeye başladılar.
Bu yıllarda Genç Cumhuriyetin varlığını tehdit eden Nesturi, Şeyh Sait, Ağrı ve Tunceli ayaklanmalarını bastırmada görev alan Hava Kuvvetleri önemli başarılara imza attılar. 1937 yılında Hava Harp Akademisi açıldı. 22 Mayıs 1939 tarihinde de hava tugayları kurulmaya başlandı. 1940 yılında envanterindeki uçak sayısı yaklaşık 500 civarına ulaşan Türk Hava Kuvvetleri, çoğu kaynağa göre bu dönemde Balkanların en güçlü hava kuvveti hâline geldi. Curtiss Fledling, Supermarine, Vultee V, Curtiss Hawk, Curtiss Falcon, Focke Wulf FW-44, FW-58 ve FW-190, Gotha, P.Z.L P-24, Heinkel HE 111K, Martin 139 W, Henriot 182, Spitfire, Fairey Battle, Avro Anson, Hawker Hurricane, Curtiss Tomahwk, Miles Magister, Westland Lysander, Curtiss Kittyhawk, Librator, Bristol, Martin Baltimore gibi uçaklarla, 2’nci Dünya Savaşı boyunca muhtemel bir savaşa karşı Türk Ordusu daima harbe hazır tutuldu. Bu arada 16 Ağustos 1943 tarihinde hava tugayları tümen seviyesine çıkarılarak, hava tümeni unvanını kullanmaları sağlandı.
Hava Kuvvetlerinin Müstakil Bir Kuvvet Olarak Teşkil Edilmesi
1944 yılında, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türk Ordusunda da hava birliklerinin tek bir çatı altında toplanmasına karar verildi. Bu amaçla 31 Ocak 1944 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı müstakil bir kuvvet olarak teşkil edildi ve ilk Komutan, Tümgeneral Zeki DOĞAN oldu. Böylece Hava Kuvvetleri Komutanlığı altında muharip hava birlikleri yer alırken, lojistik destek birlikleri Millî Savunma Bakanlığına, eğitim kuruluşları da Genelkurmay Başkanlığına bağlandı. Bu yıllardan itibaren Türk Hava Kuvvetleri satıh kuvvetlerinin desteği yanında mukabil hava ile hava savunma harekâtı da yapabilecek yeni yetenekleri kazanma yolunda adım attı. Bu çerçevede Komutanlık, Ordu seviyesine çıkarıldı.
Truman Doktrini kapsamında Amerikan askeri yardımlarıyla Hava Kuvvetleri üs, radar ve hava savunma altyapısında iyileştirmeler yapıldı. ABD’den Thunderbolt P-47D (180 adet), T-6 Harward (196 adet), Beechcraft AT-11 (128 adet), C-47 A/B Dakotaa (102 adet) uçakları envantere katıldı, Türk Hava Kuvvetlerinin tüm imkân ve kabiliyetleri adeta sil baştan yenilenmiş oldu. Ayrıca 1950 yılında Hava Harp Akademisi dışındaki tüm hava birlik ve kurumları Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlanarak bugünkü yapıya geçiş yapıldı. Aynı yıl pilot eğitimi dışındaki tüm ihtisas ve branşlardaki eğitimleri vermek ….
Yazının devamı için: TIKLAYINIZ