Perşembe, Ekim 24, 2024

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

Dr.Hüseyin Fazla: “Türkiye İnsansız Hava Araçlarında Üretici Ülke Konumuna Nasıl Geldi, İHA Pazarında Nasıl Yer Alabildi?”

Türk Mühendislerinin İnsansız Hava Aracı (İHA) Geliştirmeye Yönelik Öncü Adımları

Türkiye 1980’li yılların ortasından itibaren bir anlamda kendi uçağımı henüz yapamıyorum ama kendi insansız hava aracımı (İHA) yapabilirim düşüncesiyle, yurtiçinde özgün İHA geliştirebilmek için kolları sıvamıştı. Amerikan yapımı F-16’ları lisansaltında Türkiye’de üretmek için Mürted ovasında kurulan Türk Havacılık Sanayisi (Turkish Aerospace Industry-TAI) tesislerinde görev yapmakta olan Türk mühendisleri ve yöneticileri tarafından girişilen ancak bazısı sadece kâğıt üzerinde kalan, kimisi maket veya ön fizibilite aşamasına kadar gelen, kimisi de prototip aşamasına kadar gelmesine rağmen geliştirme ve daha sonra pazarlama noktasına gelemeyen bazı projeler yapılmıştı. Bunlar arasında TAI’nin ilk özgün İHA projesi olan ve prototip aşamasında kalan UAV-X1 (1989-1992), bunun devamı niteliğinde teklif edilen ancak destek bulunamayarak kâğıt üzerinde kalan UAV-XP (1995) sayılabilir.

1995 yılına gelindiğinde ise Millî Savunma Bakanlığı, hava savunma birliklerinin eğitim ihtiyacını karşılamak adına TAI, Turna projesini bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlamış ve 1996 Eylül’ünde ilk uçuşunu gerçekleştirmiştir. 1997 yılı temmuz ayında ise Hava Kuvvetlerinin kabul testleri sonrasında, 60 kadar Turna Hedef Uçak Sistemi 2001 itibariyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterine alınmıştır.

Öte yandan, 14 Mayıs 2004 tarihinde zamanın Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK) tarafından, acil alımlar dışında yurt dışından hiçbir surette yabancı İHA alınmayacağı yönündeki tarihi karar sonrası yurtiçi imkanlarla üretilen ve otomatik güdüm ve kontrol algoritmaları yerli yazılım olan özgün projelerin önü açılmıştır. Bu kapsamdaki öncü projeler arasında TUSAŞ’ın ANKA’sı ile Bayraktar’ın mini İHA ve TB-2 programları ve yine Vestel’in Karayel’i sayılabilir.

Bugün düşük maliyetli ve yüksek performanslı Türk yapımı silahlı insansız hava araçları, küresel pazardan giderek artan bir pay aldığı dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. Bu başarının bir çırpıda gerçekleşmediğini, Türk mühendisliğinin 1980’lerden günümüze uzanan yaklaşık yarım asırlık İHA çabasının bir ürünü olarak görmek gerektiğini hepimiz biliyoruz. Türk yapımı İHA müşterileri arasında bazı NATO ülkelerini, Körfez ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerini ve Ukrayna, Azerbaycan, Polonya gibi diğer ülkeleri sayabiliriz. Bu ay itibarıyla en az 23 devletin envanterinde Türk yapımı İHA’ların yer aldığını görmek, hepimize gurur veriyor. Türkiye’nin dışardaki nüfuzunun artmasında önemli bir rolü olan İHA satışlarına yönelik devam eden görüşme trafiğine göre, yakında sadece TB-2 kullanan ülke sayısının bile 33 civarında olması bekleniyor.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ), ANKA İHA için yeni anlaşmalara imza atıyor. Toplam 500 milyon dolarlık ihracat Endonezya’ya (12 adet), Cezayir (10 adet) ve Çad (2 adet) gerçekleştiriliyor. Tunus ve Kazakistan ile birlikte ihracat yapılan ülke sayısı da 5’e ulaşıyor. Çift motorlu AKSUNGUR’un artan yük kapasitesiyle çıtayı biraz daha yükseklere taşıyan TUSAŞ; 27 Aralık’ta ‘beşinci nesil savaş İHA’sı’ ANKA-3’ü gökyüzüyle buluşturmaya hazırlanıyor. Baykar Makina ise TB-2’den sonra amfibi hücum gemisi L-401 Anadolu’nun pistine inmek üzere tasarladığı katlanabilir kanatlı TB-3’den sonra kapasitesi ve performansı artırılmış AKINCI ve iyen geleceğin insansız savaş uçağı olmaya aday Kızılelma versiyonlarıyla Türk insanının yüzünü güldürmeye devam ediyor.

Bu çerçevede; Türk savunma sanayisinin lokomotifi haline gelen İHA ve dron üretim tesislerinin varlığı ve eriştikleri teknoloji seviyesi; gelecekte neredeyse tüm hava araçlarının ‘pilotsuz’ olacağı varsayımını dikkate aldığımızda, sivil ve askerî maksatlarla gökyüzünün giderek daha fazla insansız hava aracına ev sahipliği yapacağı kesinleşen dünyamızda, Türk hava ve uzay sanayisinin geleceğinin çok parlak olacağına olan inancımızı perçinliyor.

Image
Türk İHA’larının Azerbaycan ve Ukrayna Başarıları, Savunma Ürünleri İhracatını Artırıyor

İHA’lar ve Savaş İHA’ları (Unmanned Combat Air Vehicle – UCAV), uydu bağlantısı veya yerel ağlar üzerinden yerdeki İHA kokpitinde (yer kontrol istasyonu) görev yapan pilotlar tarafından uzaktan kumanda yöntemiyle görev yapabiliyorlar. Bir kısmı ise neredeyse tam otonom olacak şekilde programlanabiliyor. Otonom İHA’lar gerçekten de pilotsuz kalkış yapıyor, tanımlı görevini icra ediyor ve sonrasında kalkış yaptığı ya da görev sonu inmesi gereken meydana inişini gerçekleştirebiliyor. İHA’lar muharebe sahasında yer almaya başladığında, ilk zamanlar ağırlıklı olarak istihbarat, keşif ve gözetleme amacıyla kullanılıyordu. Bu yönüyle pek sesi duyulmayan İHA’lar; Amerikan Ordusunun 11 Eylül sonrasında Afganistan ve Irak’taki hedefleri İHA’larla bombalamaya başlamasıyla birlikte İHA’lar manşetlerde kendilerine yer bulmaya başladılar.

Piyasadaki İHA’lar ve dronlar, gözetleme, istihbarat toplama, sınır güvenliği ve güç kullanımı gibi çok çeşitli işlevleri yerine getiriyor. Böylece pilotları doğrudan riske atmadan neredeyse evlerinden ‘savaşmaları’ sağlayan İHA’ların yapımında kullanılan teknolojiler süratle gelişiyor. Artık neredeyse teknolojisi olmayan ülkeler bile ticari piyasada var olan basit İHA’ları ve/veya dronları satın alarak, üzerinde küçük oynamalar yaparak, ilkel seviyede de olsa, kendi ihtiyaçlarına hizmet edebilecek İHA yapımı noktasına gelebiliyorlar. Öte yandan daha gelişmiş İHA üretimi için gelişmiş teknolojilere olan bağımlılık da devam ediyor. Bununla birlikte gelişmiş modern savaş uçaklarına nazaran daha düşük bütçelerle yüksek teknolojili İHA’ları yapma konusunda birçok ülke yol kat ediyor. Bir zamanlar neredeyse sadece ABD, İsrail ve Rusya’nın hâkim olduğu İHA pazarına artık günümüzde Türkiye’nin yanı sıra Çin ve İran gibi yeni üreticiler de satıcı rolünde yerlerini aldılar.

Türkiye’nin artık İHA’ları çok satan bir ülke haline geldiği görülüyor. Türk yapımı İHA’ların satışlarındaki patlamada savaşlarda sergiledikleri yüksek performansın yanında Türk üreticilerin İHA işletim sistemlerine ilişkin bir anlamda örtük ‘teknoloji transferine’ soğuk bakmamaları gösteriliyor. ABD, İsrail gibi ülkeler getirdikleri kısıtlamalarla, alıcı ülkeleri bir yönüyle canlarından bezdirirken, Türkiye’nin sadece İHA değil, mühimmat ve hatta CATS kamera satışına sıcak bakıyor olması, birçok ülke için bulunmaz bir nimet olarak görülüyor. Bu arada bir dipnot olarak, Türk üreticilerin Savunma Sanayii Başkanlığının ve Millî Savunma Bakanlığının ‘kritik’ olarak tanımladığı İHA, mühimmat ve sensör teknolojilerine kullanıcı ülkelere aktarma konusunda ‘cimri’ davrandığına inanmak istiyorum. Umarım öyle de oluyordur. Bu arada, Türk üreticileri İHA’ları satın alan ülkelerin kullanıcılarına, kullanıcı eğitimini satış paketinin bir parçası olarak veriyorlar. Gereken danışmanlık hizmetleri yanında satış sonrası desteği kesintisiz vermeye devam ediyorlar. İç Güvenlik Harekâtında ve Suriye’de icra edilen harekât görevlerinde silahlı İHA’ları aktif bir şekilde kullanan Türkiye’nin saha tecrübelerine göre İHA’larını daha yetkin silahlar haline getiriyor olması, muhtemelen sahadaki kazanımlarını (İHA kullanım usullerini, teknik ve taktiklerini) bir yönüyle yabancı kullanıcılara aktarmakta ikinci ülkelere sorun çıkarmaması, Türk yapımı İHA’ların satışlarının artmasına katkı sağlıyor. Öte yandan, Türkiye’nin alışık olmadığı Afrika gibi farklı coğrafi şartlarda görev yapan Türk İHA’larınının aşırı sıcak havalarda, çöl ortamında, yüksek nemli hava şartlarında kullanılıyor olması, ilave sorunları ve bunları çözmeye yönelik Türk üreticilerin araştırma geliştirme faaliyetlerine kanalize olmasını sağlıyor. Böylece Türkiye ile alıcı ülkeler arasında kurulan İHA köprüsü, karşılıklı kazan-kazan ilişkisinde gelişmeye, bundan her iki taraf da fayda sağlamaya devam ediyor.

Rakip modellere göre daha düşük etiket fiyatıyla satılan ve buna karşılık daha iyi performans gösteren Türk İHA’ları, örneğin Bayraktar TB2; Libya, Dağlık Karabağ ve diğer yerlerdeki savaş alanlarında etkili bir silah olarak ün yapınca, Ukraynalılar da Rusya ile süregelen savaşın ilk aylarında TB-2’lerden yararlanma yoluna giderek ses getiren başarılara imza attılar. TB2’ler Ukrayna savunmasının önemli bir bileşeni olarak görev yaptılar. Sosyal medyada dolaşan videolar, TB-2’lerin ve diğer İHA’ların Rus tanklarına ve askeri tesislere taarruzlarını, aylarca ‘gündemdeki başlıklar’ arasına katmaya devam etti. Bu yönüyle, 2020 Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra Rusya-Ukrayna arasında süregelen savaş da Türk İHA’larının ve özellikle de TB-2’lerin tüm dünyaya seslerini duyurduğu büyük ‘reklam’ veya ‘başarılı bir halkla ilişkiler (public relations – PR)’ kampanyası olarak Türkiye’nin işine yaradı. Bu sayede, Türk savunma sanayisinin ihracat gelirleri 2022 ve 2023 yıllarında gözle görülür bir şekilde arttı, artamaya da devam ediyor.

Yazının devamı için; TIKLAYINIZ

Facebook ile Yorum Yapın

ÇOK OKUNANLAR