Akdeniz’in ortasında doğal bir uçak gemisi gibi duran Kıbrıs Adası’nın jeostratejik önemi tartışılmaz bir gerçektir. Osmanlı’nın 1571’de Lala Mustafa Paşa komutasında fethettiği Kıbrıs’ın son durumu 1960 tarihli Kıbrıs Antlaşması ile belirlenmiştir.
Fakat, sonraki yıllarda Rumların Enossis hayallerinin nüksetmesiyle başlayan olayları durdurmak için, Türkiye garantör devlet olarak adaya 1974’te askeri müdahalede bulundu. Bu günlerde yıldönümünü kutluyoruz. Aradan tam 43 yıl geçmiş. Adada, Rum ve Türk tarafların barış arayışları bu yılın temmuz ayında Cenevre’de yapılan görüşmelerde Rumların daha fazla toprak ve sıfır asker talepleri nedeniyle tıkandı ve masa dağıldı.
Kıbrıs’ta Türk kesiminin ekonomik olarak ayakta durması Türkiye’nin desteği ile mümkün olmaktadır. Siyasi istikrarın bir türlü sağlanamadığı Kuzey Kıbrıs’ta, ekonomiye turizm, turizme de oteller ve kumarhaneler destek vermektedir. Üniversiteler de ekonomik ve sosyal hayatı canlı tutmaktadır.
İlk olarak 1985’te gittiğim Kıbrıs ile bugünkü Kıbrıs arasında çok fark var. Haftada birkaç gün yapılan uçak seferlerinden başka, Mersin-Taşucu’ndan yapılan feribot seferleri dışında adaya Türkiye anakarasından başka bir bağlantı yoktu. Eski ve yetersiz oteller, ithal mallarla dolu bir çarşı pazar ekonomisi vardı. Çıkarmanın üzerinden 10 yıl geçtiği halde, halk hayatın her alanına müdahale eden Türk askerinden hoşnut değildi. Hala daha sol kesim, Türk askerinin adadan gitmesi düşüncesinde, ne yazık ki Rumlarla hem fikirdirler.
Siyasi istikrar ise çok iç açıcı olmayıp, milletvekilleri haftada bir parti değiştirerek, hükümet tayin edebiliyorlar. Çıkar ilişkilerinin ayyuka çıktığı Yavru Vatan Kıbrıs’ta, en büyük gelir kaleminin turizm olduğunu ve yapılan 5 yıldızlı, kumarhaneli lüks otellerden önce en büyük ve en çok para kazandırması gereken tesis (Şehir Pilot Binbaşı Fehmi )Ercan Uluslararası Havalimanı’dır. 1975’te faaliyete geçen ve yıllarca sınırlı imkanlarla yüz binlerce yolcuyu ağırlayan bu devlet kuruluşu, kötü yönetildiği için 40 yıl boyunca tek kuruş kar etmemiş. Siyasilerin, partilileri istihdam ettiği bir yer haline dönüşen Ercan Havalimanı, tıpkı aynı akıbete uğrayıp kapanan Kıbrıs Türk Hava Yolları gibi…
Ercan Meydanı, yetersiz terminali, dar bekleme salonları, pist ve apronuyla ihtiyaca cevap veremiyor, en iyi işi duty free dükkanları yapıyordu.
2000’li yıllardan sonra, Türkiye’de havacılık sektörü take-off yapınca, bundan Kuzey Kıbrıs ve Ercan da payını aldı. KKTC bağımsız bir devlet olarak tanınmadığı için, Türkiye dışından hiçbir ülkeden buraya direkt uçak seferi yapılamıyor. Buradan da başka ülkelere, ancak Türkiye bağlantılı sefer yapmak mümkün olabiliyor. Bazı istisnai teknik inişler hariç..
Tüm bu ambargoya rağmen, Kuzey Kıbrıs’a Türkiye üzerinden yapılan uçak seferleri günden güne arttı, turist sayısı ada turizmini adeta patlattı denebilir.
Burada artık bir pasta olduğunu ve bu pastadan daha büyük pay almayı düşünen KKTC hükümetleri, Ercan Havalimanı’nın büyütülmesini bir yana bırakıp, özelleştirilme için ittifakla düğmeye bastılar. “Türkiye bizi sömürüyor” söyleminden hiç vazgeçmeyen solcu parti, dernek, sendika ve STK’ların tüm itirazlarına rağmen 2013’te ihaleye çıkılır. İhalede birkaç şirketten oluşan konsorsiyum veya ortak girişim gurupları (OGG) arasından T&T Havalimanı İşletme, İnşaat, Sanayii ve Ticaret Ltd. Şti. , devletle yüzde 47.80 kar paylaşımı oranı ve 116 milyon Euro’luk teklifiyle ihaleyi 25 yıllık süre için kazanır.
Havalimanı, önce 220 milyon Euro yatırımla 5 milyon yolcu kapasiteye çıkarılacak, yeni terminal ve yeni pist yapılacak diye açıklamalar yapılır. Basında ihaleyi Rizeli müteahhit Emrullah Turanlı sanki tek başına almış gibi haberler çıkar. Oysa, Taşyapı’nın bu ihaleye tek başına gitmediği ve ihaleyi ortaklarıyla aldığı bir gerçekti. Çünkü, ihale şartnamesinde daha önce 100 bin metrekare havalimanı yapma şartı vardı. GAP, Diyarbakır ve Elazığ gibi havalimanlarını yapan Mehmet Alp Delimollaoğlu’nun Terminal Yapı Şirketi yapımcı, işletmeci ve üstlenici olarak şirkete yüzde 20 ortak edilmişti. Yine aynı şekilde duty free işletmeciliği yapabilmek için de Kıbrıs’ta 18 ay geçmişi olan bir şirket olma şartı da vardı. Yıllardır Ercan’da bu işi yapan Kaner (Travel) Gurup’ta yüzde 10’luk ortaklık payıyla OGG’ye girdi. (Kaner’e, masraflar çıktıktan sonra kardan 5.22 pay ve kira yerine de yolcu başına 3 Euro verilecek).
Yasal engeller böyle birer birer aşılırken Taşyapı ve Terminal patronları arasında anlaşmazlık çıktı. Basına yansıyan kavga Terminal’siz bu işin olmayacağını anlayan Turanlı tarafından anlaşmayla sonuçlandırıldı.
Şartnameye göre, KKTC Devleti bu işten hissesi oranında pay alacaktı. Fakat, bu konuda bazı gerekler yerine getirilmedi yolunda iddialar ileri sürüldü. Yatırımlar başlamadan elde edilen gelirden devletin payının az verildiği veya hiç verilmediği gibi söylentiler Kıbrıs basınına da yansıyordu. Turanlı, tam bir Karadenizli gibi, önce ödemem dediği 16 milyon Euro’luk KDV işini çözdü, ortaklarıyla sorunları bitirdi ve tek başına tek cephede mücadele vermeye başladı.
157 bin metrekarelik alana, otel, otopark, ticari alanlar gibi para kazandıran işleri yapmaya hazırlanırken karşısına çıkan pürüzleri de halletmeye gayret ediyordu. Şanslı bir adam olmalı ki, KKTC’li bürokratlar veya bakanlar ona bir kıyak yapmışlar ve ileride rakip olması muhtemel Geçitkale Havalimanı’nı devre dışı bırakmışlardı. Şöyle ki, yaklaşma hattına her biri 66 bin megawatlık 4 yüksek gerilim hattı çakarak alanı devre dışı bırakmışlar ve ticari uçuşlara kapatmışlardı. Bu Ercan’ın yedek meydansız kalmasına ve harcanan bunca paranın ve emeğin boşa gitmesine neden olmuştu. Bu işi yapan bürokratı da adeta ödüllendirerek Elektrik Kurumu’nun başına getirmişler.
Önce kendi aralarında, sonra devletle sorun yaratıp, ardından sulh olan Emrullah Turanlı’nın danışıklı dövüş planını ortaya koyduğunu belirten havacılık çevreleri, bu şekilde hem zaman, hem de para kazandığını ve devlete ödemesi gereken parayı ödemediğini ileri sürüyor. Bu durumu win-win (kazan-kazan) metodu diye nitelendirenler, projektörlerin etkili bürokrat ve bakanların üzerine çevrilmesine neden oluyordu. Bir süre önce basına “Benden rüşvet istiyorlar” diye beyanat veren Turanlı’nın bu iddiasını gündeme alan Kıbrıs Kamu Denetçisi’nin çağrısına yanıt vermemesi ayrı muamma olarak kayıtlara geçti.
Bu arada, devletle gizli bir ek protokol yaparak 4 yıllık süre uzatımı aldığı iddiası da kulislerde konuşuluyor. Bu 4 yılda devlete 640 milyon Euro vermesi gerekirken sadece 100 milyon Euro vererek devleti zarara uğrattığını da dile getiren aynı çevreler olayın mahkemeye taşınması gerektiğini savunuyor.
Bu gibi iddialar ortada dolaşırken asıl mesleği müzik öğretmeni olan KKTC Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, kurulduğunu söylediği Bird Airlines adlı şirketi yetkilisine “İzin Belgesi”ni vermiş. Bakan Dürüst ama, yaptığı iş saçma ve komik. Sen, hangi yetkiyle böyle bir belge verirsin ey sayın bakan. Gülerler adama.
Kıbrıs küçük ama, oradaki rant büyük. Kimse bilmez, görmez ve duymaz sananlar yanıldıklarını bir gün anlarlar. Eski ve yeni bakanlar, bürokratlar tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumakla mükelleftirler.
Anavatan da, yavru vatanın bu kadar istismar edilmesinin önüne geçmeli. Yanlışa, hataya ve korumacı tavırlara girenlere karşı daha etkili ve halktan yana tavır almasını Kıbrıs kamuoyu bekliyor.
Daha müreffeh ve daha gelişmiş bir Kuzey Kıbrıs ve KKTC olsun istiyorlar.
(Musa Alioğlu / Gazete YeniBirlik)