Son dönemlerde Türkiye ile ABD arasındaki en büyük gerilimlerden biri hiç şüphesiz F-35 ve S-400 konusu. Yaşanan gerilimli süreç dünyanın tartıştığı bir konuyu Türk kamuoyunun da yüksek sesle konuşmasını beraberinde getirdi. Bu kapsamda son günlerin en çok tartışılan sorusu, “F-35’ler sahip oldukları yapay zeka teknolojisi ile Türk Hava Kuvvetleri’nin tüm operasyonel bilgilerini ABD’ye anlık olarak sızdıracak mı?” oldu. Türkiye kendi milli uçağını tamamlamadığı sürece bu ihtimalin hep var olacağı uyarısında bulunan uzmanlar, S-400 ve F-35 gibi konuların ABD’nin hedefine giden yolda birer ‘araç’ olduğuna dikkati çekerek asıl amacın Türkiye’nin ‘koşulsuz biat’ etmesi olduğuna vurgu yaptı.
Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılan F-35 konusunda ABD’nin ‘tehdit’ boyutuna varması, kamuoyunda söz konusu uçaklarla ilgili farklı konuların tartışılmasını da beraberinde getirdi.
Geçtiğimiz günlerde Japonya’da bir F-35 uçağının düşmesinin ardından yapılan “Konuyu araştırabilmek için ABD’den yanıt bekliyoruz” açıklaması “Uçağın sorunları dahi ABD destek vermeden araştırılamıyor” algısının pekişmesini beraberinde getirdi.
Peki, F-35’lerde yaşanan bu sorunlar ne anlama geliyor, uçakların sahip olduğu ALIS sistemi ‘her bilginin eş zamanlı olarak ABD’ye iletilmesi’ için mi kullanılıyor, Türkiye için F-35 dışındaki seçenekler neler ve daha da önemlisi Milli Muharip Uçağımız ne zaman envantere girecek? Yeni Şafak, bu soruların yanıtını aradı.
Yaşanan teknik sorunlar geçmiş dönemlerde de vardı
Türkiye ve Etki Alanındaki Bölgeler Savunma Analisti Turan Oğuz, F-35’lerin bu aşamada yaşadığı sorunların bir yere kadar ‘kabul edilebilir’ olduğuna vurgu yaparak, benzer bir sürecin F-16’ların üretim aşamasında da yaşandığını hatırlattı.
“Tabi o zamanki teknoloji ve imkanlarla bugünküler bir değil ancak F-16’ların da günümüzdeki seviyeye ulaşması da kolay olmadı” diyen Oğuz, şunları söyledi:
“F-35’ler ilk uçuşunu 2006’da yaptı, 2015 itibariyle de operasyonel olmaya başladı. Bu süreçte kimi zaman oksijen sisteminde kimi zaman motorunda kimi zaman da farklı bir noktasında hata çıktı.
Bugün ‘efsane’ olarak bilinen F-16’lar da sürekli sorun yaşadı. Ve bu sorunlar sadece iç sistemlerle sınırlı da kalmadı. Blok 10’dan Blok 15’e geçerken yapısal değişiklikler dahi oldu. Ama gelinen noktada bugün az sayıdaki efsane uçaktan biri.”
“F-35’lerin düşmesiyle ilgili resmi açıklama yok”
F-16’ların üretim süreciyle F-35’lerin üretim süreci arasında çok büyük bir teknoloji ve imkan farkı olduğunun altını çizen Turan, “Böyle bir dönemde bu tür hatalar daha çok göze batıyor” dedi.
F-35’lerin ilk kırımını 2018’de Güney Karolina’da yaşadığını hatırlatan Oğuz, “Ardından geçtiğimiz günlerde Japonya’da da bir F-35 düştü ve bu kazada pilot da kurtulamadı. Pilot da hayatını kaybettiği için kazanın neden/nasıl olduğu sorularına yanıt verebilmek için uçağın çıkartılıp incelenmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
F-35’ler tüm bilgileri ABD’ye sızdırıyor mu?
Oğuz, “F-35’lerin sahip olduğu ALIS sistemi ilgili ülkelerin bu uçaklarla yaptıkları her şeyi eş zamanlı olarak ABD’ye bildiriyor mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Uçakların üreticisi olan Lockheed Martin, Otonom Lojistik Bilgi Sistemi’nin (ALIS) tüm uçuş bilgilerini paylaşmadığını, sadece lojistik ihtiyaçları otonom olarak karşılamak için bilgi gönderdiğini savunuyor. Böylece uçağın yedek parça ihtiyacı oluşursa daha havadayken hem yerdeki kontrol merkezine hem de ABD’deki merkeze bildirilmiş oluyor. Ancak sadece bunun dahi kötü bir yanı var ki, uçakların harbe hazırlık oranları ABD tarafından her an bilinebilir hale gelebiliyor. Bu da hiçbir ülkenin paylaşmak istemediği önemli bir bilgi.
Öte yandan kamuoyunda yaygın kanı ise, uçağın nerede olduğu, sisteme girilen koordinat bilgileri ve benzer tüm detayları anlık olarak merkeze, ABD’ye gittiği yönünde.
Yabancı müşterilerin bu konuda ciddi itirazları olunca, Lockheed Martin 2018 yılında Bağımsız Veri Yönetim (SDM) sistemi geliştirmekle görevlendirildi. Bu sistem uluslararası kullanıcıların gönderilecek verileri gözden geçirmesini ve engellemesini sağlayacak. Ancak hala nihai olarak hangi tarihte devreye alınabileceği belli değil.
Milli bir uçak yapmadığınız sürece sızıntı riski hep var
“Kendi yapacağınız uçak haricinde sahip olduğunuz tüm uçaklarda sizin girdiğiniz bilgilerin üretici ülkenin merkezine sızma ihtimali hep var” diyen Oğuz, şöyle devam etti:
“Sadece üretici ülkeye bilgi gitmesiyle de sınır kalmayabilir bu süreç. Sahip olduğunuz uçağın gönderdiği bilgiler, o ülkeye yapılacak bir korsan saldırıyla başka ülkelerin eline de geçebilir ve sizin yapabileceğiniz hiçbir şey olmaz. Bunların hepsi birer küçük ihtimal. Ancak savaş ‘en küçük ihtimaller’ üzerine kurulur. Sızıntı istemiyorsanız tek çözüm kendi özgün ürünlerinizi geliştirmek.
Bugün itibariyle çok kısa sürede kendi uçağımızı yapamayacağımıza göre ya bir süre daha mevcut uçaklarımızla yola devam edeceğiz ya da F-35’leri mecburen alacağız.”
Başka bir yerden uçak alsak en az 5 yıla ihtiyacımız var
Oğuz, “S-400’ler nedeniyle F-35’ler gelmez ise farklı bir ülkeden alınacak uçak için ne kadarlık bir süreye ihtiyaç var” sorusunu da yanıtladı:
“Bugün aldık yarın uçuralım diyemiyorsunuz. Seçim yapacaksınız, test edeceksiniz, gerekli değişiklikleri talep edeceksiniz, üretim için sipariş vereceksiniz, ekibinizi eğitime göndereceksiniz, sonra uçacaksınız ve böylece ilk harekat kabiliyetini kazanmış olacaksınız. Tüm bu adımlar en iyi ihtimalle 5 yıl süreye ihtiyacınız var anlamına geliyor.
Eğer bekleyebilecek durumdaysak Milli Muharip Uçağımızı beklemek daha olumlu. Onun da başlangıç harekat kabiliyetini kazanması 2032’yi bulur. Eğer bu tarih geç olur dersek o zaman Rusya ve Çin gibi alternatifleri yukarıdaki bilgiler eşliğinde düşünmemiz gerekecek.”
“F-35 basit bir araç, asıl amaç Türkiye’nin biat etmesi”
Oğuz ayrıca, kamuoyunda sanki F-35 ve S-400 konusu dışında ABD ile Türkiye arasında bir sıkıntı yokmuş gibi bir hava olduğu uyarısında da bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
Ülkemizle ABD arasında, bugün itibariyle, 25 ayrı çatışma noktası mevcut. F-35 bunlardan sadece biri. Bugün gelinen noktada F-35 de İran yaptırımları da diğer bazı tehditler de birer araç.
ABD’nin asıl amacının Türkiye’yi ‘koşulsuz biat’ etmeye zorlamak olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu nedenle eğer F-35 konusu çözüme kavuştursanız bile başka bir araçla yine aynı amaç doğrultusunda zorlamaya devam edecekler.”