Johannesburg, ilkbaharını yaşıyor Temmuz ayında…
Artık şapkamı masaya yatırıp, bir ailemden bir işimden yana çekiştirdiğim günleri geride bıraktım.. Bu son görevli uçuşum olacak…
Eşim ve kızım çok mutlu, sindire sindire yaşıyorlar bu kentte gördüklerini.. Evet bu son seferimde onlar da yanımda.. Teslim almaya geldiler yani:)
Kızım koltukların arkasına saklanıp ağlamaktan, “annem ne zaman gelecek?” sorusunu sormaktan bıkkın.. Eşim de ona hep “yarın” yanıtını vermekten…
Birazdan perde son kez açılacak…
Eşimin karın ağrıları tutuyor bir anda, psikolojik enterit.. Uçuş korkusuna geçmiş ve geleceğin faturasını ona çıkartırım korkusu eklenmiş olmalı:) İlaçlar bulup buluşturup veriyorum, teminat mektubu yerine.. Giyiniyorum, bir yandan kızımı süzüyorum, bu kez ses çıkarmıyor üniforma giymeme…
Aynaya bakıyorum; işte benim. Sımsıcak bir enerji dalgasıyla yoğunlaşıyorum. Ekibimle son kez bir lobide bir araya geliyorum. Her birinde birden çok kişiyi kucaklıyorum bakışlarımla.
Taa ki havalimanına giderken otobüsün camından dışarı bakıncaya değin. Johannesburg değil camdan yansıyan; ilk kep giyişim, ilk birincilik şiltim, ilk uçuşum, ilk amirliğim, ilk tehlike, eğitmenlerim, eğitimlerim, bir dolu insan sevgi ve minnetle anılacak.
Ve profesyonel bir ben çıkıyor ortaya ki bu benim, ben THY’nın ta kendisiyim o an.
İniyoruz, flight board da kırmızı logoyu yakalıyor gözlerim, ardından büyük çelik kuşumu görüyorum gate’e yaslanmış.
Kaçıncı ve son kez Türk bayrağını göklerde dalgalandırmanın gururunu yaşıyorum dünya üzerinde…
Yolcularımı gözden geçiriyorum kabinde, kim nerede, nasıl..? Yine bir enerji dalgalanması oluyor içimde. Topyekun seviyorum yolcularımı.
Küçük ama büyük sürprizler hazırlamışlar arkadaşlarım bana. Yok bu kadarı da fazla diyor perde arkasında ki ben ve usulca iki damla iniyor gözümden, bu kez gözyaşı damlıyor üniformama çay-kahve ve yağlardan gayrı…
Kabin okeyi veriyorum kaptanlarıma, levyeyi tutan deneyimli ellerin huzurunu paylaşıyorum omuz kemerlerimle… Ve can arkadaşlarımla vedalaşıyorum. Kapıdan çıkarken usulca öpüyorum çelik kuşumu.
Yürüyorum, dışarıda eşim ve kızım bekliyorlar beni, sarılıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum……
Üniformam hala dolabımda durur, her an uçuşa gidecekmiş gibi. Sayısız isim, sayısız imza var kat yerlerine değin. Vasiyetim kızıma malum yere de beraber gelsin diye.
İsimsiz yolcular giriyor rüyalarıma, ben yine uçak dolusu yolcularımı kucaklıyorum potansiyel enerjimle.
Ve arkadaşlarım; uçuşa veda edenler THY Güneş biz yıldızlar gibiyiz, ondan gelen enerjiyle ışıyan ve aynı kümede enerji alışverişini tamamlayan…
Uçmakta olanlarsa, her uçak sesi duyduğumda, kurşuni bulutlar sardığında gökyüzünü, yüreğimden kopup gelen sevgi ve sınırsız dayanışmayla pekişen dualarla onlarlayım…
“Tanrı sizi sevdiklerinize bağışlasın, hayırlı uçuşlar!..”
Oya Güler
Emekli Purser -ARFAA Kurucu Başkan