Cuma, Aralık 27, 2024

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

Havacılık Sektöründe Uçucu Personel İçin Değerlendirme

Bu yazımda dünyanın hemen hemen en hassas iş alanı HAVACILIK Sektöründe yöneticilerin istihdam ettiği personele yönelik yaklaşımlarını ve personelin yaşamları konusunda görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Değerlendirmeyi doğal olarak ülkemiz havacılık sektörü çalışanlarını önceleyerek yapacağım ve ardından uluslararası sektör çalışanları ile mukayese etmeye gayret göstereceğim.

Değerlendirmede hedef kitle ticari uçuş operasyonu yapan işletmelerde görev yapanlar ve özellikle de uçuş personeli olacaktır.

Günümüzde pilotlar, sınırlı sayıda silahlı kuvvetlerden geçişin yanısıra, 120-150 bin Amerikan doları civarındaki eğitim giderini maddi durumları müsaitse aileleri tarafından desteklenerek aksi halde ise görev yapacakları havacılık işletmelerine borçlanarak sağlamakta ve eğitimlerini tamamlayıp ticari pilot lisansı alabilmekteler. Özetle pilotluk ciddi bir yatırım gerektiren ve sağlıkta yaşanacak bir sorunla çabucak kaybedilecek bir meslektir.

Ayrıca her gün ulaşım için havayolunu kullanan milyonlarca insanın çoğunun bilmediği bir gerçek de eğitim, sınav ve kontrollerdir. Pilotlar, diğer birçok meslek dalında olmayan bir biçimde, iki simülatör, bir de yol kontrolü olmak üzere yılda en az üç mesleki değerlendirmeye tabi tutulur ve başarısız olduklarında da görev yaptıkları şirketle ilişkileri kesilir. 25 yaşında mesleğe başlayan bir pilot 65 yaşında emekli oluncaya kadar geçen 40 yıl içinde düzinelerce sınav ve kontrolü başarıyla geçmek zorundadır.

Yine birçok meslekte olmayan, günün her aşamasını içeren düzensiz çalışma saatleri de bu mesleğin bir özelliğidir. Pilotun, gecesi, gündüzü, hafta sonu, bayramı, resmî tatili vb. yoktur. Örneğin çalışanlar için dokuz gün ilan edilen bayram tatili pilot (ve kabin memuru) için bir şey ifade etmez, çünkü bu arada programına bağlı olarak birkaç uçuş yapacak olması muhtemeldir.

Diğer yandan uçuş ekibi yolcuların bir yerden diğerine emniyetle ulaşımını sağlayabilmek için yeterli bilgi ile donanmış, sağlıklı ve taviz verilmez iç disipline sahip olmalıdır. Aksi halde mesleğini sürdürürken ciddi sorunlarla karşılaşabilecektir.

Böylesine hayati özellikler gerektiren mesleği yapan personele yönetimin yaklaşımı yolcu emniyeti açısından büyük önem taşımaktadır. Yöneticiler uçuş süreçleri ile ilgili kuralları uçucuları zorlayacak şekilde değiştirme yoluna gitmemeli, insan faktörlerini bilimsel metotlarla değerlendirerek çalışanların performanslarını düşürecek kararlar alınmasına müsaade etmemelidirler.

7/24 gökyüzünde dünyanın her tarafına uçan personelin, olağanüstü durumlarda sağlıklı kararlar vermesi sağlayabilmek için moral değerlerini yüksek tutmanın gerekliliği asla unutulmamalıdır. Uçuş görevine başlayan personel her bakımdan (fizyolojik, psikolojik) uçağın içinde olabilmeli bir sonraki adımları önceden öngörebilmelidir.

Burada “yönetim olarak biz onlara çok yüksek maaşlar veriyoruz” savını vurgulamıyorum. Tabi ki bu insanlar yaptıkları böylesi ciddi ve riskli işin karşılığını almalıdırlar, ama bu yeterli olmayacaktır. Uçuculara yarınlarının yönetim tarafından düşünüldüğünü açıkça göstermek gerekir. Unutulmamalıdır ki yönetimin verdiği hatalı bir tek karar bile personel üzerinde küstürücü ve hatta yıkıcı etki yaratacaktır.

Çalışanların motivasyonunda en önemli unsurlardan birisi de uzun çalışma yılları sonrasında iyi bir emeklilik dönemi yaşama arzusudur. Dünyaya baktığımızda birçok iş kolunda çalışanlar arzuladıkları emeklilik yaşamına rahatlıkla kavuşabilmektedir. Peki ülkemizde durum nasıldır? 45 yıl çalışmış bir kişi olarak, konuya ilişkin istatistikleri de dikkate alarak, refah içinde bir emeklilik yaşamının sağlanmadığını söyleyebilirim.

Dünyada önde gelen havayollarının uçucuları emekli olduklarında maddi ve manevi ciddi hakları elde etmekte ve yaşamlarını mutlu bir şekilde sürdürmektedirler. Örnek olarak vermek gerekirse emekli olan pilotlar çalışırken aldıkları ücretin %35-45’i kadar emekli maaşı almakta ve ayrıca kendilerine ve eşlerine yer garantili %100 1-2 pas bilet ve hatta business sınıf pas bilet verilebilmektedir.

Ülkemizde ise bir pilotun emekli olduğunda alacağı maaş aktif uçuculuğunda aldığının onda birine düşmektedir. Yaşam standardında böylesine bir düşme pilotların çalışma hayatı boyunca kaygı içinde yaşamalarına neden olmaktadır. Havacılık işletmeleri üreteceklerin alternatif çözümlerle emektarların da paydaş olarak görüldüğü ve haklarının gözetildiği bir bir ortam oluşturmalıdır. Yukarıdaki olumsuzlukları giderecek bir personel politikası çalışanlardaki aidiyet duygusunu geliştirecek ve deneyimin çok önemli olduğu uçuş ekibinin iş değiştirme oranını belirgin bir biçimde düşürecektir. İrdelenmesi gereken bir diğer unsur da yöneticilerin çalışanların sosyal yaşamına müdahalesidir. İşletmeler çalışanlarının iş yeri dışındaki yaşamlarına, temel etik kurallarının dışına çıkılmadığı takdirde, müdahale etmemelidir. Yöneticilere düşen görev çalışanlarının kimsenin etkisinde kalmadan sosyal ve siyasal görüşünü ifade edebileceği bir iklim yaratılmasıdır. Bu demokrasinin bir gereği olup ayrıca anayasa ve yasalarla koruma altına alınmış bir haktır. Çalışanın kamuya açıkladığı siyasi görüşü çalıştığı işletmenin zararına bir sonuç yaratmadığı veya suç oluşturmadığı sürece idari bir yaptırım söz konusu olmamalıdır. Bu nedenlere dayanmayan ve haksız olarak nitelendirilen karar ve uygulamalar çalışanlarda tedirginlik yaratmakta, özellikle pilotların karar almalarında hata yapma potansiyelini ortaya çıkarmaktadır. Geçmişte yaşanan olumsuz örnekler aradan yıllar geçmesine rağmen unutulmamış ve hala kanayan bir yara olarak sürmektedir.

Bu konularda ülkemizi asla gelişmekte olan ülke havacılık sektörü çalışanları ve politikaları ile mukayese etmiyorum. Çünkü ülkemizde havacılık sektörü bundan yaklaşık 100 yıl evvel, Kurucu Önder ATATÜRK’ün işaret ettiği “İSTİKBAL GÖKLERDEDİR” yol göstericiliğinde, dünyada uçak üretebilen ülkeler arasına girmiş ve öncülük yapmıştır. Bugün ülkemiz sivil havacılığında yer alan Bayrak taşıyıcımız ve diğer havayolu işletmelerimiz uluslararası havacılık sektöründe çok önemli seviyelerde yer almaktadırlar. Dolayısıyla ülkemiz havayolu işletmeleri ve paydaşlarını dünyanın önde gelen ülkelerinin havayolu işletmeleri ile mukayese etmemiz gerektiğini değerlendiriyorum. Buna bağlı olarak Uçucularımız ve havayolu personelimizin de en az onlar kadar emniyetli, mutlu bir süreç yaşamaları gerekmez mi?

Ülkemiz insanları içinde dünyaya örnek olmuş, çeşitli sahalarda öncülük etmiş ve başarılara imza atmış insanlarımız olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Bugün de havacılık sektörü içinde benzeri olmayan gelişmelere imza atan insanlarımızın olduğunu ve onları bu başarılarını değerlendirecek şekilde adım atılması gerektiğini vurgulamak isterim. Sivil

Havacılık otoritesi ve Havayolu işletmeleri yöneticilerinin gerekli desteği vermemeleri halinde dâhi diyebileceğimiz bu insanlarımız da mesleklerini ve ürünlerini yurt dışında değerlendireceklerdir. O zaman bu yöneticilerin neler söyleyebileceklerini duyar gibiyim. Dün elimizden kayıp giden değerli insanlara zaman kaybetmeden bugün sahip çıkarak onların havacılık sektörüne ve ülkemize katma değer sağlamalarına yardımcı olalım.

Hiç unutulmaması gereken bir gerçek vardır. KEŞKE asla kullanılmaması gereken bir kelime olup kaybedilmiş ve asla yerine konulamayacak fırsatları ifade eder. Yaşamda ne kadar keşke kullanılmışsa o kadar kayıp vardır.

“Keşkelerin” olmadığı, Emniyetli Yarınlar Dileğiyle

 

Eyup Turşucu

Kaptan Pilot(E)

Kaza Araştırma Uzmanı

ÇOK OKUNANLAR

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com