Gökyüzünde uçaklar arka arkaya, ip gibi sıraya dizilmiş iniş sırasını beklerken, diğer tarafta pist başında kuyruk olmuş uçaklar da kalkış anı için dakika sayıyor.
Bazı uçaklar iniş yapmış, yolcularını indirmek üzere park pozisyonuna doğru taksi yapıyor, bazıları kargosunu ve yolcusunu almış şekilde park pozisyonundan ayrılıp, yeni bir uçuş için pist başına doğru ilerliyor. Son yaklaşma hattında olanlar ve az önce meydanın semasını terk eden demir kuşlar…
Her havalimanında yoğunluğuna göre bu hareketlilik yaşanır. Hava trafik akışının kusursuzca yürütülmesinin arkasındaki en önemli imza sahibi hava trafik kontrolörleridir. Hava trafik kontrol kulelerinde görev yapan insanları pek görmeyiz, ama kulelerin her yolcu için mutlaka bir anlamı vardır. Hava trafik kontrol kuleleri, havalimanlarının en ikonik yapılarıdır. Hava trafik kontrolörlerinin, havadaki ve yerdeki trafiği en iyi şekilde gözlemleyerek yönetebilmelerini sağlayan kuleler, bu sebeple havalimanındaki en yüksek yapılardır. Bazı meydanlarda, hatta Singapur gibi ülkelerde ise bu kulelerin, temsil ettiği yerin alameti farikası olmasına özen gösterilir. Bu sebeple özel yarışmalar yapılır, ünlü mimarlar davet edilerek, temsil ettiği şehrin veya bölgenin özelliklerini yansıtan bir kule mimarisi ortaya konulmak istenir. Çoğunlukla terminal veya meydanın diğer hizmet binalarından bağımsız olarak inşa edilen kuleler, bazen de Abu Dabi ve Edinburgh havalimanlarında olduğu gibi ilginç tasarımlarıyla dikkat çeker.
İstanbul’un yeni havalimanı hizmete girdiğinde de meydanı, hatta tarihi şehri anlatmak için kullanılacak en önemli figürün, laleden esinlenerek tasarlanan ödüllü kule fotoğrafları olacağını söyleyebiliriz. İGA tarafından inşaatı yürütülen İstanbul’un yeni havalimanının 93 metre uzunluğundaki hava trafik kontrol kulesi geçtiğimiz yıl Uluslararası Mimari Ödülü kazanmıştı. Ancak kuleler, son yıllarda ilginç tasarımlarıyla, mimari yapılarıyla öne çıksa da çok önemli görev ifa etmektedirler. Havacılık tarihinde çok ilginç hikâyeleri söz konusu.
Kulelerde İngilizce şart
Hava trafik kontrol kuleleriyle uçakların kokpiti arasında sürekli bir iletişim vardır. Pilot ile kontrolörler arasındaki iletişim İngilizce ya da iç hat uçuşu ise ana dilde gerçekleşebilir. Ancak kule ya da kokpit fark etmez; iki taraftan biri iletişim için İngilizce konuşmak istediğini bildirirse konuşmaların İngilizce yapılması zorunludur.
İlk kule Londra’da yapıldı
Dünyadaki ilk hava trafik kontrol kulesi 1921 yılında Londra’da Croydon Havalimanı inşa edilmiş. 1959 yılında kapatıldığı güne kadar Londra’nın ana havalimanına hizmet vermiş.
İlk uzaktan kule İsveç’te
Teknoloji baş döndürücü hızla gelişirken, kulelere uğramaması düşünülemez. Evet teknoloji sebebiyle havalimanlarındaki kule sayısı da azalacak gibi görünüyor. Çünkü uzaktan kule sistemiyle önümüzdeki yıllarda hava ve yer trafiği kontrolünün, havalimanı kulelerinden olması gerekmeyebilir. Geliştirilen teknoloji ile “uzaktan kule” konseptiyle havalimanından çok uzakta bir merkezde kamera ve sensörlerin yardımıyla sürecin yönetilebilmesine yönelik çalışmalar söz konusu. Bunun ilk örneği İsveç’te hayata geçirildi. 21 Nisan 2015’ten itibaren, Örnsköldsvik Havalimanı’ndaki hava trafiği, geliştirilen “uzaktan kule” sayesinde 177 km uzaklıktaki Sundsvall–Timrå Havalimanı’ndan yönetiliyor. Bu sistemin onaylanması da dünyada bir ilk olarak tarihte yerini aldı. “uzaktan kule” dünyada operasyon için onaylanmış tek sistem olma özelliğini koruyor. Sistem havalimanının, hava trafik hizmetlerinin gerekli saatlerde kullanmasını mümkün kılıyor. Yani verimlilik, işlevsellik, ekonomik bir çözüm olarak öne çıkıyor.
‘Yeşil çatı’lı kule
Chicago’nun O’ Hare Havalimanı’nda yer alan kule, şehrin geneline hâkim olan gökdelen mantığının bir bütünleyicisi olarak düşünülmüş adeta. Her ne kadar şehir merkezinde yer alan gökdelenlere göre epeyce kısa olsa da hava trafik kontrol kulesi, şehrin en özel simgelerinden biri haline gelmiş. Chicago’nun hava trafik kontrol kulesi, “yeşil çatı” konsepti ile de tüm şehirde hâkim olan çevreci politikanın da bir parçası durumunda.
Tamamı camdan kule
Bir başka Amerikalı havalimanı olan Dayton’u öne çıkaran özelliği ise dış cephesi. Tabandan tavana kadar tamamen camdan imal edilen kule oldukça özel bir mimariye sahip. 2 bin 800 metrekarelik bu cam bina oldukça ilginç hava trafik kontrol kuleleri arasında gösteriliyor.
Ayrılabilir kule
Barcelona El-Prat Havalimanı’nın 62 metre yüksekliğindeki kontrol kulesinin en önemli özelliği ayrılabilir olması. Kule beyaz prefabrik şeklinde tasarlanıp hayata geçirilmiş. Mimari çözümlerin, istenen her şartta binanın tüm yapısı üzerinde ne kadar etkili olabileceğinin en önemli örneği.
Dünyanın en renkli kulesi
Edinburg Havalimanı’nın hava trafik kontrol kulesi, İskoçya’nın başkentinin simgesi durumunda. 57 metre uzunluğa sahip olan ve 15 Milyon Euro’ya mal olan kule kilometrelerce uzaktan bile fark ediliyor. Özellikle gece binlerce farklı renk içeren ışıkları yakıldıktan sonra.
Dünyanın en uzunu olacak
Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde yer alan Kral Abdulaziz Havalimanı’nın yapımı devam eden kulesi, hizmete girdiği anda 135.9 metre yüksekliğiyle dünyanın en uzun hava trafik kontrol kulesi olacak. Havalimanının ülkenin gelişimi ve büyümesi için ciddi fayda sağlayacağı düşünüldüğü için çok farklı özellikler taşıyan mimari çalışmalar uygulanıyor.
En uzun 2 kule Malezya’da
Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur Havalimanı’nın KLIA2 isimli kulesi 133.8 metre uzunluğunda ve dünyanın en uzun hava trafik kontrol kulesi durumunda. Yılda 340 bin uçağın iniş-kalkış yaptığı havalimanının 130 metre uzunluğundaki bir diğer kulesi ise dünyanın en uzun üçüncü hava trafik kontrol kulesi konumunda. Kuala Lumpur’un 2 kulesi arasına girerek en uzun ikinci kule unvanını elinde bulunduran havalimanı ise yine Uzakdoğu’dan, Bangkok’tan. 132.2 metre uzunluğundaki kuleye ev sahipliği yapan Suvarnabhumi Havalimanı’nın yıllık uçak hareketliliği yaklaşık 290 bin.
100 milyon yolculu kule
Dünyanın en yoğun meydanı unvanını elinde bulunduran Atlanta Havalimanı, aynı zamanda dünyanın en yüksek dördüncü hava trafik kontrol kulesine de ev sahipliği yapıyor. Yılda 100 milyondan fazla yolcuya hizmet veren havalimanın kulesinin uzunluğu ise 121.3 metre. Japonların 115.7 metre uzunluğundaki Haneda Havalimanı Hava Trafik Kontrol Kulesi, dünyanın en uzunları arasında beşinci sırada yer alıyor. Yaklaşık yılda 195 bin uçağa hizmet veren Abu Dabi Havalimanı’nın 109 metre uzunluğundaki ilginç kulesi ise ikonik yapılar arasında bulunuyor.
Çevreci seyahatin 4 kuralı
Hem havayolları hem de havalimanlarının son dönemde üzerine yoğunlaştığı konuların başında gezegenimize daha az zarar vermek, daha az karbon emisyonu yani daha çevreci olabilmek geliyor. “Bireysel olarak karbon ayak izimizi nasıl azaltabilir veya en çevreci seyahati nasıl yapabiliriz?” derseniz, elbette birçok şey var. Uçma alışkanlıkları ve istatistikleri göz önüne alındığında, ortalama bir Amerikalı yılda 19 ton, ortalama bir Avrupalı ise yılda 10 ton karbondioksit emisyonu üretiyor. Örneğin New York ile San Fransisco veya Londra arasında yapılan bir gidiş-dönüş uçuşta atmosfere kişi başına 2 ile 3 ton karbondioksit salınıyor. Havacılık endüstrisinde yılda yaklaşık 180 milyar litre yakıt tüketiliyor. Bu miktarda bir yakıt sarfiyatı, dünya çapındaki toplam karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 2’si anlamına geliyor. Yakıt maliyetleri havayolu şirketlerinin en büyük gider kalemi ve giderlerin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Peki çok uçanlar, çok seyahat edenler, doğayı kirletiyor diye bu alışkanlıklarını mı bırakacak? Elbette hayır, ama sadece karbon ayak izini en aza indirgeyecek bazı detayların önemsenmesiyle bile bazı şeyler başarılabilir. İşte size birkaç öneri:
1- Çok eşya ile yola çıkmayın
Seyahatlerde ihtiyaç duyduğunuz kadar eşyayı yanınıza almanız hem size seyahat konforu sağlar hem de karbon emisyonlarını azaltır. Yükünüzü hafifletmek için çok amaçlı eşyalar kullanın. Doğal ve toksik olmayan malzemeleri ön plana alın. Geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilmiş ürünlerle daha az atık oluşturun. Böylece havayollarının bagaj kısıtlamalarından da şikâyetçi olmanıza gerek kalmaz. Unutmayın uçaklar ne kadar hafif olursa o kadar az yakıt tüketir.
2- Daha az yer kaplayın
Özellikle uzun mesafeli uçuşlarda ekonomi biletinizi business sınıfına upgrade etmek kulağa çok cazip gelir. Dünya Bankası’nın koltukların kapladıkları yerleri dikkate alarak yapmış olduğu bir çalışmanın verileri, business sınıfında seyahat eden bir yolcunun karbon ayak izinin, ekonomi yolcusuna göre 3 kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. First class yolcuların karbon ayak izi ise ekonomi sınıfına göre 9 kat fazla. Çevreci olmak konusunda hassasiyetiniz yüksekse; kazandığınız milleri upgrade için değil başka amaç için harcamayı bir düşünün.
3- Çevreci otellerde kalın
Dünya Vahşi Yaşam Fonu’nun çalışmasına göre, karbon ayak izi konusunda, uçakla seyahatin yanı sıra binaların enerji kullanımı, LEED sertifikasına sahip olmaları veya sunulan gıdalar gibi detaylar da büyük bir etkiye sahip. Bu nedenle otelinizi belirlerken, temiz enerji, çevrecilik gibi konulara ne kadar önem verdiğini göz önünde bulundurabilirsiniz. Ayrıca belirli sürdürülebilirlik standartlarına uyan, küresel çevre dostu destinasyonların ve otellerin listesi için “Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi” veri tabanına bakabilirsiniz.
4- Tur operatörlerini iyi seçin
Ekstra masraf veya iş yükü gibi gelse de en iyi çevresel uygulamaları kullanan tur operatörlerini seçmeniz de doğaya katkı sunacaktır. Böylesi turlar, doğa için en az olumsuz etki üreterek, daha iyi nefes alınabilecek bir dünyanın nasıl olabileceği konusunda çalışmalar yapıyor. Bu sınıfta yer alan operatörlerden birçoğu, misafirlerinin ödediği paranın yüzde 60’ından daha fazlasını çevreci faaliyetler içerisinde bulunan partnerleri üzerinden harcıyor. Böylece zincirleme bir çevreci faaliyet ortaya çıkıyor.