Havacılık dünyasında, son günlerde tartışılan, yolcuların dikkatini çeken önemli bir konu gündemde: Uçakta yolcuların koltuğunu yatırması temel bir hak mı, yoksa ekstra ödeme yapmaya değecek bir lüks mü?
Yapılan tüm araştırmalar, uçakta en rahatsız edici yolcu hareketinin, öndeki koltuğu sonuna kadar yatırarak, zaten dar olan diz mesafesinin iyice azaltılması olduğunu ortaya koyuyor. Yolculuğu kâbusa dönüştüren bu yolcu tipi ve koltuk yatırılması konusunda neler yapılabilir? Tartışma konusu ise şöyle: Gökyüzünde ciddi kavgalara, hatta bazen uçağın acil iniş yapmasına neden olan bu mevzuda suçlu koltuğun kendisi mi? Koltuğunu yatıran kişi mi? Yoksa buna tepki veren yatan koltuğun arkasındaki kişi mi? Ortaya atılan temel görüşleri paylaşıp yorumu sizlere bırakıyorum.
KOLTUĞU YATIRMAK HAKTIR!
Bu hakkı savunanlar genellikle, “Uçakta o kadarcık hakkımız da olsun” düşüncesinde. Koltukların en iyi durumda bile geriye yatırma yeteneklerinin birkaç santimetrenin ötesine geçemediğini savunanlar, bunun hava yolculuğu haysiyetinin kalan son kalıntısı olduğu görüşünde birleşiyor. Uçuş süresi ister 2, ister 12 saat olsun bu hakkın ellerinden alınmaması gerektiğini düşünüyorlar. Özellikle ekonomi sınıfında seyahat edenlerin sorunu olan koltuk yatırma olayına hak gözüyle bakan yolcu tipi, dar diz mesafesi ve bacak alanı nedeniyle uçuş esnasında şekilden şekile girmek zorunda kaldığı için kendini bir parça rahat hissetmek istiyor. Düşük maliyetli havayollarına olan ciddi eğilim sebebiyle, çoğu yolcunun bunu savunması normal. Bundan rahatsızlık duyan ve ekonomik gücü yerinde olanlar zaten aradaki farkı ödeyerek premium ekonomi veya business sınıfına geçiş yapabiliyor. Havayolundan bir bardak su bile beklemeden sadece seyahat etmek isteyen yolcular, kendileri için yapılabilecekler ne kadar yetersiz olsa da şirketlerin havada konforu artırması ve seyahatin yolcu için daha kolay geçmesini sağlamaya çalışmaları gerektiğini düşünüyor.
NE KADAR PARA O KADAR RAHATLIK!
Koltuğu yatırma konusuna tepki gösterenler ise uçakla seyahat ihtiyaçları arasında, ‘uçak koltuğunda rahat olmak’ gibi bir kavramın olmadığını ifade ediyor. Bu nedenle her yolcunun havayolu ile seyahat etme hakkının, o kişiye seyahat esnasında koltuğunu arkaya yaslama, yatırma hakkını vermediği kanaatindeler. Hatta herkesin koltuğunu yatırmaya çalışması ve böyle bir hak iddia etmesi halinde, seyahatleri içinden çıkılmaz bir keşmekeşe dönüştüreceğine dikkat çekiyorlar. Dolayısıyla rahat yolculuk yapmak isteyenlerin, para ödeyip bir üst sınıfa geçmesi gerektiği görüşündeler.
Koltuk yatırmak için bir bedel ödenmesi de tartışılıyor. 5 dolar veya şirketler ne kadar ücret belirlerse, binlerce uçuşta milyonlarca yolcudan havayollarının ciddi gelir elde edebileceği de gündeme getiriliyor. Öte yandan gerek teknolojik gelişmeler gerek rekabet sebebiyle, ticari uçuşlarda daha önce olmayan birçok rahatlığın yolcuya sağlandığına da vurgu yapılıyor. “Her şey bir metadır” anlayışı çerçevesinde de arkaya yatmayan bir koltuk için ekstra para ödenmemesi gerektiği de belirtiliyor. Özetle, yakın bir zamanda bir havayolu koltuğu arkaya yatırmak için bir bedel isterse yolcuların belli bir kısmının buna da hazır olduğu söylenebilir.
UZUN UÇUŞLARDA YATSIZ KISADA KALSIN
Bir kısım yolcular, okyanus ötesi uzun uçuşlarda, koltuğa verdikleri ücretin içinde tıpkı ikram, eğlence sistemi ve internet kalemler gibi koltuğu yatırma hakkının da dahil olduğunu düşünüyor. Ancak düşük maliyetli havayollarıyla birlikte kısa ve bölgesel seyahatlerin artmış olması neticesinde, ekonomik kaygılarla koltuk mesafelerini daha da azaltan veya bir sıraya daha fazla yolcu yerleştirebilme derdinde olan havayollarını da göz önüne alarak, “Herkesin rahatlığı adına koltuğu yatırabilmek için ücret talep edilebilir” görüşünü savunuyorlar. Bu noktada hizmetin parayla satın alınıp, alınmayacağı da yolcuya kalmış bir seçenek. Yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan yolcu düşünceleri ve konuya yaklaşımları böyle, ama asıl belirleyici yine havayolu şirketleri olacaktır. Hizmet ve fiyat rekabeti sonrası yolcudan gelen tepkiler de sonucu belirleyecektir.
UÇAKTA NASIL BİR HAVA VAR?
Binlerce metre yüksekte, bulutların üzerinde süzülen uçaklarda teneffüs ettiğiniz hava hakkında neler biliyorsunuz? Mesela, 10 saat üzeri yapılan direkt uçuşlarda, uzun süre belli hacimli kapalı kabinde, basınçlandırılmış bir tüpün içinde, soluduğunuz havanın, yolculuğa özgü diğer tehlikeleri içermediğini söylemek mümkün mü? Günümüzde neredeyse tüm ticari uçaklarda, kabin havasının yüzde 10 ila 50’si arasında değişen bölümü geri dönüşümlü havadan sağlanıyor. Yani kabin içindeki havası filtrelerden geçirilip tekrar aynı kabine veriliyor. Bu konuda yapılan araştırmalar da uçaktaki havanın temiz olduğunu, hatta gündelik yaşantımızı sürdürdüğümüz herhangi bir alana göre hava temizliğinin daha iyi olabileceğini ortaya koyuyor. Ancak uzun uçuşlarda, dönüşümlü kuru havaya maruz kalma süresinin katlanarak artması sebebiyle ihtiyatlı davranılması gerektiğinin de altı çiziliyor. Kabin havası üzerinde araştırma yapan bilim insanları, yolculuk esnasında bulaşıcı hastalıklara karşı duyarlılığın üst düzeye çıktığına dair de kanıtlar bulmuş. Tüberküloz, menenjit ve kızamık gibi bulaşıcı hastalıkların uçuş sırasında bulaşması dahil birçok konuda ise sağlık endişesi taşıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de kabin hava basıncının etkileri dahil olmak üzere çeşitli olası sorunlar hakkında ayrıntılı uyarılar yapıyor. Netice itıbarıyla çok sayıda insan dar bir alanda uzun süre aynı havayı teneffüs etmesinin belli riskleri var. Seyahatler yaşamımızın bir parçası olduğuna göre uçakta aldığımız nefese dair bilmeniz ve almanız gereken önlemler şöyle:
HAVAYI KİRLETEN UYGULAMALAR
Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO), kabinde, hava tedarik sistemini kirletebilecek çeşitli is, duman, pus ve sis türleri bulunduğunu, devridaim fanlarının, elektrik sistemlerinin ve diğer sistemlerin, “motor yağı, hidrolik sıvısı, motor egzozu, yer hizmetleri araçlarının egzozu, yakıt ve buz çözücü sıvılarla (anti-acing) kirletilebileceğine dikkat çekiyor.
KABİN İLAÇLANMASINA DİKKAT!
Sıtma, zika ve sarı humma gibi hastalıkların yayılması tehdidine karşı, yaygın olarak böcek ilaçlarıyla, uçak iç mekânları püskürtme yöntemiyle dezenfekte ediliyor. Ekvator, Hindistan, Panama ve Trinidad ve Tobago gibi ülkelere seyahatlerde tercih edilen yöntem, hem uçağın içinin yolcu yokken hem de uçağa binmeden önce yolcuların ve üzerindeki giyim eşyalarının dezenfekte olmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu gibi durumlarda ilaçtan, ıslak ve nemli yüzeylerle cilt temasından kaçınmak gerekiyor. Mesela, Profesyonel Uçuş Görevlileri Derneği solunum problemleri, boğaz ağrıları ve baş ağrısı gibi, uçuş görevlisi hastalıklarında 200’den fazla rapor tutmuş ve sendikalar da bu reaksiyonların böcek ilacı toksinlerinden kaynaklandığını gündeme getiriyor.
Yeni nesil uçaklar neden daha temiz? Yeni model uçaklar, yeni nesil teknolojilerle donatılıyor. Kabin içindeki havanın kalitesi iyileşiyor. Yeni uçaklarda, filtreler bakteri, mantar ve diğer partiküllerin yüzde 99.9’unu yakalayabilecek konuma getirildi. Mesela, Boeing 787 Dreamliner ve Airbus A350 gibi bazı yeni nesil ticari uçaklarda, imalatçıların da övündüğü en büyük yeniliklerden birisi de kabin havasını daha hızlı bir şekilde yenileyen teknolojilerin hayata geçirmiş olmasıdır. Boeing 787, neredeyse bütün diğer jet motorlu uçaklarda kullanılan yöntem olan motorlarda sıkıştırılmış havayı kabin içine yönlendiren havalandırma sistemini kullanmaktan vazgeçti. Bunun yerine 787’de, duman sorunlarının birçoğunu ortadan kaldıran elektrikli kompresörler kullanılıyor.
UÇAKLARDAN SAĞLIKLI İNMENİN İPUÇLARI
Öksürürken veya hapşırırken ağzınızı kapatın. Yemek servisinden önce ve sonra ellerinizi sabunla yıkayın.
Kabin havasının nem oranı ortalama yüzde 12 civarında tutuluyor. Yani oldukça kuru. Seyir esnasında bol su tüketin. Burun spreyleriyle uçuş boyunca burnunuzu açık tutun. Kontakt lenslerden ziyade gözlük kullanın.
Bazı ülkelere yapılan seyahatlerde uçuş görevlileri çeşitli hastalıklara karşı uçağın içine ve yolcuların üzerine ilaç püskürtür. Bu tarz uçuşlarda yanınızda kendi maskenizi bulundurun.
THY Çin’de yeni hatlar için gün sayıyor
Türk Hava Yolları (THY), 17 Temmuz itibarıyla Tayland’ın dünyaca ünlü tatil destinasyonu Phuket’e seferlere başladı. THY Genel Müdürü, Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanvekili Bilâl Ekşi ile birlikte bu hatta ilk uçuşu yaptık. Ekşi, dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından biri olan Phuket’i haftada 4 gün uçuş ağlarına eklediklerini ve kısa süre 7 güne çıkaracaklarını ifade etti. Ekşi’ye uzun süredir yeni hatlar açmak için yoğun gayret gösterdikleri Çin pazarını sordum. Zira Çin’e THY epeyce bir süredir yeni hat açmadı veya imkânlar oluşmadığı için açamadı. Ekşi, Çinli yetkililerle defalarca görüştüklerini, her seferinde “Tamam denildiğini, ama henüz netice alamadıklarını ifade ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girdiğine dikkat çekti. Ekşi, Erdoğan’ın mayıs ayında Çin’e yaptığı ziyarette, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le yaptığı görüşmede THY ile ilgili konuları bizzat aktardığını belirterek, şu an beklemede olduklarını söyledi. THY halihazırda Pekin, Sanghay, Hong Kong ve Guanzo’ya uçuyor. THY’nin sadece kargo seferleri yapan ve çok hızlı büyüyen iştiraki Turkish Cargo ise Çin’de Guanzo ve Sanghay’a seferler yapıyor. THY yönetimi hem mevcut hatlarda frekans artışına gitmek istiyor hem de Çin’in diğer şehirlerine de yeni seferler koymak için görüşmeler yapıyor.
Haftada 4 gün Phuket
THY yeni uçuş noktası Phuket’i, Turkish Cargo’nun ağıyla da dünyanın 120 ülkesine bağlayacak. THY, İstanbul’dan Phuket’e, açılışa özel kampanya çerçevesinde tüm vergiler dahil gidiş- dönüş 569 dolardan başlayan fiyatlarla hizmet verecek. THY, Phuket’e haftanın 4 günü İstanbul’dan saat 14.30’da ‘pazartesi, perşembe, cumartesi ve pazar günleri’ Phuket’ten ise pazartesi, salı, cuma ve pazar günleri sabah 05.30’da da karşılıklı seferler yapmaya başladı. İstanbul – Phuket yaklaşık 9 saat 30 dakika, Phuket – İstanbul uçuşu ise takriben 10 saat 30 dakika sürüyor.
Güntay Şimşek/ HABERTÜRK