Bu gün özeldi benim için. 7 Nisan 2021.
Birkaç yıldır peşinde olduğum, ısrarla hayat hikâyesini öğrenmeye çalıştığım, kapalı kutu bir havacı büyüğüm vardı.
Aslında kapalı kutu dememem lazım. Kenarda köşede, asla kendini ön plana çıkarmak istemeyen biriydi. Zorla elindeki fotoğrafları dijital ortama atmayı başarabildiğim, hani derler ya kerpetenle ağzından laf aldığım biri. Suskunluğunu, daha doğrusu arka planda kalmayı yeğlediği bir yaşamı bu gün nihayet dinleme fırsatım oldu.
Onu anlatabilmeyi başarabilir miyim? Bilmiyorum. Ama yaşamının büyükçe bir bölümünü dinleme ve anlama fırsatı buldum. Umarım paylaştığım bu yazımda sizlerde onu tanıma fırsatı bulursunuz.
Hadi başlayalım. Ama öncesi tek bir isteğim var. Lütfen çocukluğunuzu anımsayın. O günlerdeki ailenizi, annenizi ve babanızı ve tabi ki kardeşlerinizi. Mahallenizi, komşularınızı, okul arkadaşlarınız ve o yıllardaki sosyal yaşamı. Daha genç yaşlardaki, havacılığa gönül vermiş kardeşlerim için ise! İçinizdeki havacılık sevdasını düşünerek okuyun bu yazımı Lütfen.
Daha önce sosyal medyada açıklamıştım. Şehit pilot Avni Yaykın için bir kitap çalışması başlattığımı. Kitabın ana iskeletini çıkartmış ve Avni Hocamın oğlu canım abim Özcan Yaykın’a gönderdiğimi paylaşmıştım. Özcan ağabeyim de olmazsa olmazlar arasında babası Avni Yaykın’ı tanıyanların da bu kitapta iki satır da olsa yer almasını istemişti. Özelikle de kendisini hiç yalnız bırakmayan bir eski “Evet eski / M. Kılıç” havacının anılarını önemsemişti.
7 Nisan 2021 saat 12.30, randevu yerimiz Türk Hava Kurumu Müzesi (THK). Hani benim sakıncalı havacı ilan edildiğim THK. Ama müzeler tüm insanlarındır. Beni boş verin buluşma isteğinde bulunduğum büyüğüm, müzede yer alması gereken şahsiyetlerinden. Benim müze amirliğim döneminde eşleri hanım efendiye özel bir yer ayrışımız ve onun belge ve fotoğrafların yer alması için verdiğim çaba. Esin Yurttaş. Kaç havacımız tanıyor Esin Yurttaş’ı. Pandemi nedeni ile THK müzesi kapalı. Biz de gidip sakin bir yer bulduk.
Kızmayın geldim Sadet’e;
12 Eylül 1934 yılında Eskişehir’de dünyaya gelir. Babası İstanbul / Fatih- Karagümrüklü Hayri Bey’dir. Annesi ise, Gelibolulu ev hanımı Nadire hanım. Hayri Bey Eskişehir Devlet Demiryolları Cer Atölyesinin kurulması aşamasında Eskişehir’e çağrılır. Artık Eskişehirli olmuşlardır. Hayri Bey ile Nadire Hanımın üç çocuğu olur. En büyük kız çocuğu Hamiyet, en küçük kız çocukları da Nesrin’dir. Ortanca evlatları da yazımızın konusu Hayati Köklükaya.
Hayati Köklükaya 12 Eylül 1934 tarihinde Eskişehir’de dünyaya gelir. Mutlu bir çocukluk hayatı olur. İlkokulu Dumlupınar ilkokulunda okur. Ortaokulu ve liseyi de Eskişehir Atatürk Lisesinde bitirir. Liseden ve mahalleden yakın arkadaşı olan Yula Gegin ile havacılığa merak sararlar. İlk hevesleri modelcilik olur. O dönemlerde model uçak satıl almak meseledir. İstanbul’dan Osman Kandemir’den getirtirler. Osman Kandemir eski bir Türkkuşu model uçak öğretmenidir. İstanbul’da Sultanahmet’te bir model dükkânı vardır. Eskişehirli bu iki gence sık sık model uçak gönderir.
Yula Gegin ile çok yakın arkadaş olan Hayati Köklükaya çok geçmeden Türk Hava Kurumu ve onun uçuş faaliyetlerinin yürütüldüğü Türkkuşu’nu keşfeder. Bir taraftan da hayıflanırlar. İnönü Yüksek Planör Kampı aslında onlara çok yakındır. Nasıl olurda bunu daha önce fark etmezler. Önce Yula Gegin müracaat eder ve Türkkuşu’na katılır. İnönü’de planör başlangıç kursuna başlar. 1952 yılının bahar aylarıdır. Hayati Köklükaya arkadaşı ile aynı zamanda kursa katılamaz. Nedeni 1 Nisan 1952 tarihinde Porsuk barajında yaptıkları bir balık avında suya girmek zorunda kalır. Soğuk suda bir süre kalan Hayati Köklükaya zatürreye yakalanır.
O dönemini şöyle anlattı Hayati Hocam, Evde hasta yatıyorum, ama aklım İnönü’de. Sokaktan geçen bir hamal görüyorum, aklımdan deli fikirler geçiyor. Şu hamalın ciğerleri bende olsa ne olurdu. Değişir miydi acaba? Hastalığı yener yenmez hamam yolundaki THK şubesinin yolunu tutar, hastane raporunu sorunsuzca alır ve bir sonraki planör başlangıç kursuna katılır. 13 gün sonra tekrar Yula ile buluşmuşlardır. Ancak Yula ve diğer kursiyerler THK-4 ile kısa sıçramalara başlamışlar “A” brövelerini almak üzeredirler. Kısa sürede onlara yetişen Hayati Köklükaya “C “brövesi çalışmalarına seçilenler arasına katılır.
C tepesinden yapılan intibak uçuşlarında ilk hocam Avni Yaykın ile tepeden havalandık. Dağın yamaçlarına paralel kayışlar ile süzülüyorduk. Kâh havalanıyor, kâh alçalıyorduk. Bazen sert yelkene tutuluyor, oldukça sallanıyorduk. Avni Hocam planörü bir martı gibi uçuruyordu. Önümdeki lövyeyi gördükçe tedirgin oluyordum. Çünkü lövye yerinden çıkmak istercesine titriyordu. Ama Avni Hocamın kumandasında olduğumuz için içim rahattı. Böylesi büyük bir havacıdan ders almak beni mutlu ediyordu.
Yer derslerine geçtiğimizde ise Raif Oltu hocamız bizi eğitiyordu. Planör yer denge çalışmalarında başarılı oluyordum. Hocam daha önce sen kurs gördün mü? diye bana sordu. Başarılı olduğumu o gün daha iyi anladım. Daha önce güreş sporu ile ilgilendiğim için olsa gerek, lövye ve denge antrenmanlarını başarı ile yapıyordum. Artık bir önceki gruptan seçilenler ile “C” brövesi uçuşlarına başlamıştım. Yula da ben de kısa sürede eğitimimizi tamamlamış brövemizi almıştık. Cemal Uygun hocam bana bu güne kadar İnönü’de senden daha erken “C” brövesi alan olmamıştır, aferin demişti. Bu sözleri ondan duymak benim için büyük bir mutluluktu.

Eskişehir’e döndüğümüzde planör C brövelerimizi ceketimizin yakasına özenle yerleştiriyorduk. Yalaman Adasında ve Hamam yolunda gururla geziyorduk. Bazen abartarak gömleklerimizin cep üstlerine yerleştiriyorduk. Bu yüzden gömleklerimizi deldiğimiz bile oluyordu. Ben C brövesini damga bile yaptırmıştım. Bu günkü deyimi ile kaşe. Mektup zarflarına, defterlerimize bol bol basıyordum.
1953 yılında ben, Yula ve daha önce kurs bitirip başarılı olan on kişiyi daha planör tekâmül kursuna davet ettiler. Çok mutlu olmuştuk. O zamanlar tekâmül kursları 1,5 ay sürüyordu. Bir buçuk ay havacılık camiası içinde olacaktık. İki devre halinde düzenlenen tekâmül kursuna Yula ile birlikte katıldık. Önceleri THK-7 ile sonrasında ise Ş-5’ler ile eğitimlerimiz devam etti. Uçuşumuz olmadığı zamanlarda Yula ile yaptığımız model uçakları İnönü’nün büyük meydanında korkusuzca uçuruyorduk.
7 Ağustos 1953 tarihinde İnönü’ye yabancı bir heyet ve gazeteciler gelmişti. Bir gösteri uçuşu planlanmıştı. O dönemde Habicht planörünü en iyi kullanan Avni Yaykın hocamızdı. Habicht planörünü hangarından çıkartıp uçuş alanına getirenlerden biri de bendim. Planörün başında nöbet tutuyorduk. Avni hocamız gelip planöre bindi ve uçağın yedeğinde havalandı. O gün öyle bir uçuş yapmıştı ki öğrencilerin yanı sıra İnönü’deki herkes hayran olmuştu. O uçuşu hala hatırlarım.
1953 yılında unutamadığım bir başka anım ise 4 Kasım günüydü. Ulu önder Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e nakledilecekti. Türk Hava Kurumu uçakları da havadan saygı uçuşu yapacaktı. Üçlü bir kol uçuşunda kortej üzerinden geçerken havadan Kasımpatı çiçekleri bırakılacaktı. Üç uçak hazırlandı, uçuş lideri Cemal Uygun hocamızdı. Bizler de pilotların arkasında oturacak, emir verildiğinde kucağımızdaki Kasımpatı çiçeklerini aşağıya bırakacaktık. İşte ömrüm boyunca unutamadığım uçuşum budur.
1955 yılında Türkkuşu Motorlu Uçuş Turizm Kursuna davet edilmiştik. Uçuş muayenelerimizi yaptırıp Ankara’ya geldik. Turizm brövesi için eğitimler başladığında kız öğrenciler de bizlerle beraber uçuş eğitimlerine katılıyorlardı. İçlerinden bir tanesi Bingöl Valisi Cevat Yurttaş’ın kızı Esin Yurttaş idi. Esin Yurttaş, Madalet Reyal ve Aytaç Arpat üç yakın arkadaştılar. Bizler de kız arkadaşlarımız ile iyi arkadaşlık kurmuştuk. İlk paraşüt atlayışlarımızı motorlu uçuş öğretmen adayı olduğumuzda yaptık. Yula ile birlikte paraşüt eğitiminden geçtik. Her birimiz dört adet statik paraşüt atlayışı yaptık.
1955 yılı içerisinde Türkkuşu kız paraşüt takımı kurulmuştu. İlk kez bir yurtdışı gösterisi için Hollanda’ya gittiler. Hollanda dönüşünde Almanya ve İtalya’da da paraşüt gösteri atlayışları yaparak yurda döndüler. Çok popüler olmuşlardı. Ben de Esin Yurttaş’dan çok etkilenmiştim.
1956 yılının Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayacak FAİ öğrenci değişim programı kapsamında Yula Gegin ve ben Hollanda’ya gönderildik. Yapılan İngilizce sınavını kazanmıştık. Çünkü Yula ve ben iyi derecede İngilizce konuşabiliyorduk.
Öğrenci değişimi kapsamında Türkiye’ye gelen Hollandalı öğrenciler İnönü Planör Kampında istedikleri kadar planör uçuşu yapabiliyorlardı. Üstelik tek bir kuruş da ödemiyorlardı. Hollandalı öğrenciler bu durumu ve memnuniyetlerini Hollanda’ya bildirmişler. Hollandalı yetkililer de bizlere bu yüzden çok yakın davranıyorlardı. Kurallarını bozmadan bizi de 30 Florin karşılığında Hollanda havacılık kulübü üyesi yaptılar. Böylelikle bizde Hollanda da planör uçuşları yapabiliyorduk. Bir ay üç gün kaldığımız Hollanda da yeni ve modern planörler ile uçma zevkine erişmiştik.

Askerlik çağım gelmişti. Tankçı yedek subay olarak Trakya’da askerliğimi bitirip ailemin yanına dönmüştüm. Artık yaşamımı sürdürebilmek için bir işe girmeliydim. Gazete ilanından bulduğum ve İstanbul, Süleymaniye Askeri Basımevinde Tercüman ve yazı düzelticisi olarak çalışacağım bir sınavı kazandım. Ancak bir türlü işe başlama için davet gelmiyordu. Bu ara Ankara’ya gezmeye gittim.
Kızılay’da gezerken Türkkuşu’ndan tanıdığım Erkal Tekirdağlı ile karşılaştık. Piknik’te oturup sohbet ettik. İş durumlarından bahsederken Erkal Tekirdağlı yabancı dilimin iyi olduğunu biliyordu. Tam o sırada Ankara’da Amerikalıların Biex’ine eleman alınacakmış. Ben de müracaat ettim. Yazılı ve dil sınavını kazanınca hemen işe başlamam istendi. Ben de İstanbul’u unutup Ankara’da Biex’de işe başladım. Necatibey Caddesine yakın Özveren Sokak 16 numarada bir ev kiraladım. Artık ben de Ankaralı olmuştum.
Sık sık Kızılay’da gezerdim, ara sıra da Türkkuşu’ndan arkadaşım Madalet Reyal’ın evlerine giderdim. Sohbet sırasında eski arkadaşlarımızdan bahsederdik. Ben Esin Yurttaş’ı sordum. Evlendiğini duymuştum. Hatta çocukları bile olmuş diye biliyordum, Meğerse evlenen ve çocukları olan ablası imiş. Ablası Sevinç Kalyon. Sevinç hanım ünlü film yıldızı Salih Kalyon’un eşi. Madalet aracılığı ile Esin ile tekrar görüşmeye başladık. Ben de yıllar önce kendi ellerimle yaptığım ve özenle sakladığım yağlı boya portresini evimin duvarına tekrardan astım.
18 Temmuz 1961 tarihinde Esin ile evlendik. İki kız çocuğumuz oldu. Büyük kızım Demet Köklükaya ve küçük kızım Başak Köklükaya. Çok mutlu bir evlilik yaşadık. Eski Türkkuşu hocalarımız ile buluşuyorduk. Ailece birlikte zaman geçirmeyi seviyorduk. Edibe Subaşı, Sahavet Karapars ve Türkkuşu Genel Müdürlerinden Burhan Göksel sevdiğimiz büyüklerimizdi.
Bu röportajı yapan olarak artık kalemi ben devralıyorum. Çünkü Hayati Köklükaya Hocamızın eşleri Esin Köklükaya Hocamız 59 yaşında iken geçirdiği bir beyin kanaması sonrası 14 Aralık 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı. Mekânı cennet olsun. Umarım bir başka araştırmada hocamızın hayatını da daha detaylı yazma fırsatım olur.
Hayati Köklükaya hocama her şey için teşekkür ediyorum. Ellerinden saygıyla öpüyorum.
Mustafa KILIÇ
Havacılık Tarihi Araştırmacısı – Yazar
sontayyareci@gmail.com
