ICAO’nun Taziye Mesajı
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), 29 Aralık 2024 tarihinde Güney Kore’de Jeju Air’e ait 2216 sefer sayılı uçak kazası ve 26 Aralık tarihinde yaşanan AZAL’ın 8243 sefer sayılı Embraer 190 tipi yolcu uçağının, Kazakistan’ın Atyrau Havaalanı yakınlarındaki trajik kazası için birer taziye mesajı yayınlamış. Ancak burada özellikle AZAL kazasına odaklanarak şunu söylemek gerekiyor: ICAO’nun temel görevi taziye mesajı yayınlamak değildir. Bu uçak düşürüldü ve 38 yolcu hayatını kayıp etti; bu, sivil havacılığın en temel prensiplerinden biri olan güvenlik ilkesinin açıkça ihlal edilmesidir.
ICAO’nun yalnızca duygusal bir açıklamayla durumu geçiştirmesi kabul edilemez. Bu kuruluş, Birleşmiş Milletler çatısı altında, dünya genelinde sivil havacılığın güvenliğini sağlamak ve ihlalleri önlemekle yükümlü bir otoritedir. Oysa burada, sadece bir “kayıt memuru” gibi davranarak olayın vahametini göz ardı ettiği izlenimi doğuyor. ICAO, Kars Tapu Müdürlüğü değil ki kazanın ardından yalnızca protokol gereği ürkek bir mesaj yayınlasın!
AZAL’ın 8243 sefer sayılı uçuşunun düşürülmesi, uluslararası sivil havacılık güvenliği için açık bir tehdit oluşturuyor. Bu durum, ICAO’nun görev tanımında yer alan “devletler arası iş birliğini ve güvenliği teşvik etme” ilkesine ciddi bir meydan okumadır. Örgüt, bu saldırıyı kimin gerçekleştirdiğini ve nedenini araştırmak, sorumluları uluslararası arenada teşhir etmek ve benzer olayların tekrarlanmaması için somut adımlar atmakla yükümlüdür.
Benzer şekilde, Jeju Air kazası için de yalnızca bir taziye mesajı yayınlamak yeterli değildir. Bu kazanın nedenleri hızlı ve şeffaf bir şekilde araştırılmalı, teknik ve operasyonel eksiklikler belirlenerek dünya genelindeki sivil havacılık otoritelerine bu bulgular ışığında yeni standartlar önerilmelidir.
Bu kazanın nedenlerinden birisinin de havalimanındaki altyapı yetersizlikleri olduğu söyleniyor. Peki, ne oldu? Kore Sivil Havacılık Otoritesi, Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın (ICAO) Evrensel Güvenlik Denetleme Programı Sürekli İzleme Yaklaşımı (USAP-CMA) kapsamında denetlenmedi mi? Bu havalimanı, ANNEX-14 standartlarına uygun değil miydi?
ICAO’nun bu tür krizler karşısındaki tepkisizliği, hem örgütün itibarını zedelemekte hem de küresel sivil havacılık güvenliğine duyulan güveni sarsmaktadır. Taziye mesajları, sivil havacılığın güvenliğini sağlamak için yeterli değildir. Bu gibi durumlarda ICAO, proaktif bir tutum sergileyerek sorumluluk almalı, ihlalleri engellemek ve bu tür olayların tekrarını önlemek için kararlı bir duruş sergilemelidir. Aksi halde, uluslararası sivil havacılık standartlarının korunması ve geliştirilmesi için var olduğu iddia edilen bu örgütün varlık amacı sorgulanır hale gelir.
*
EASA’nın Dışında Kalmak
Bir şekilde Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) içinde yer alamamamızın sonuçlarını artık daha net bir şekilde yaşıyoruz. Bir zamanlar 2001 yılında aday 2005 yılında JAA tam üyeliğimiz döneminde elde ettiğimiz karşılıklı tanıma “mutual recognition” mekanizmaları – bakım kuruluşlarının yetkilendirilmesi, pilot ve teknisyen lisanslarının tanınması ve sağlık karnelerindeki geçerlilik – elimizden kayıp gitti. Bu sadece bir kayıp değil, aynı zamanda ülkemizin havacılık sektörüne milyonlarca dolarlık zarara neden oldu. Bugün, bu kazanılmış haklarımızı kaybetmenin yarattığı sarmalda, Edirne’den Kars’a kadar havacılık yapmaya çalışıyoruz.
Peki, çözüm? Çözüm üretmek yerine hala “O kişi bizim aleyhimize haber yaptırıyor,” ya da “Şu kişi problemli,” bizden önce SHGM’de hiçbir şey yapılmamış gibi basit bahanelerin arkasına saklanıyoruz. Bu söylemler, sorunun köküne inmek yerine onu göz ardı etmenin bir yolu olmaktan öteye geçmiyor. O sırada EASA, PART 21 çalıştayları ve havaaraçlarına TİP sertifikası verilmesi gibi kritik süreçlerle ilerliyor. Biz ise sadece izliyoruz – daha doğrusu, geride kalıyoruz.
Hatırlıyor musunuz, bir zamanlar biz de sertifikasyon konusunda heyecan verici adımlar atmaya başlamıştık. Büyük umutlarla başlatılan çalışmalar bugün ne durumda? Gerçekten bir sonuç elde edebildik mi, yoksa başladığımız noktadan bile daha mı gerideyiz? Bu soruların cevapları, ne yazık ki pek parlak değil.
EASA içinde yer almayarak kaybettiğimiz bu haklar sadece ekonomik zarar yaratmıyor. Aynı zamanda, ülkemizin havacılık sektöründeki geleceğini de tehdit ediyor. Eğer stratejik bir vizyon geliştirmez ve bu kaybı telafi edecek ciddi adımlar atmazsak, sadece bugünü değil, yarını da kaybedeceğiz.
Oktay Erdağı
E.Sivil Havacılık Genel Müdür Yrd.
Yazar- Havada Ahkam-Havada Oraj
Havacılık Uzmanı
Yazar- Havada Ahkam-Havada Oraj
Havacılık Uzmanı