Gerçekten iki resim arasında 18 fark var. Evet, dolu dolu 18 yıl bu fark. 1991 yılında THK Basımevinde çırak olarak çalışmaya başlayan bu çocuklar şimdi basımevinin bel kemiği olan tecrübeli birer matbaa ustaları artık. Çocukluklarını bile yaşayamadan çalışma hayatına atılmışlar.
İş, askerlik, evlilik derken kendilerine zaman ayıramadan yılları su gibi akıp geçti. İş yoğunluğu nedeni ile çoğu zaman tatil yapmadılar, yapamadılar. Bazen tatillerini yarım bırakıp işbaşı yaptılar. Yeri geldi Cumartesi, Pazar çalıştılar.
Yıllar içerisinde o kadar çok basılı materyal hazırladılar ki, bunları anlatmaya imkân yok. Her bastıkları işte, THK’yı anlatan resim, dergi, broşür, evrak, diploma vs. vardı. Her işte alın teri akıttılar, emek harcayıp, tecrübe kazandılar. İşin düzgün olması için kontrol da ettiler, okudular, incelediler.
18 yılda bütün THK başkanlarını, yöneticilerini, çalışanlarını biliyorlardı. Genel Merkezi, Türkkuşu’nu, İnönü’yü, Efes’i, Karain’i, Paraşüt Kulesini ve Müzeyi defalarca iş olarak görmüş, okumuşlardı. THK envanterindeki bütün hava araçlarını tanıyor, biliyorlardı. Ama maalesef hiçbirini yakından görme, tanıma, dokunma, hele hele bir hava aracıyla uçma imkânı bulamamışlardı.
2007’de yönetim ve personel kadrosunda büyük değişiklikler yaşayan THK Basımevi, küçülen kadrosu ile daha yoğun iş temposuna girdi. Bu değişimi başlatan ve çalışanlar ile birlikte dört yıldır zarar eden THK Basımevi İşletmesini bir yıl içerisinde kâra geçiren ekibin başında olmak bugün bile benim için gurur kaynağıdır. Bu başarımız beş yıl sürdü.
Günümüzde matbaalar teknolojiye yatırım yaparak makineleşmeye yöneldi. Az zamanda çok iş çıkarmak, zaman ve getiri açısından önemliydi. THK basımevi olarak teknolojiyi yenilemek oldukça pahalıydı. Hepimizin bildiği gibi giderek azalan THK gelir kaynaklarıyla makine yatırımı yapmak bu yıllarda mümkün değildi. Biz de diğer yolu seçtik. İnsana yatırım yapmak.
Artan iş yükünde basımevi personelinin motivasyonunu sağlamak için zaman zaman toplantılar, yemekler ve geziler yapmaya başladık. İşte bu gezilerden birini de, Eskişehir ve THK İnönü Eğitim Merkezine yaptık. Hızlı tren ile ulaştığımız Eskişehir adının tam tersi, belki de yurdumuzun en yeni şehri olmuş. İlk kez toplu bir gezi gerçekleştirdik ve yıllardır resimlerini ve bilgilerini bastığımız İnönü’yü ve hava araçlarını gördük. AN-2 Antonov uçağı ile de uçtuk. Uçma serüvenimizi anlatmaya baskı makinelerimizin yetişemeyeceğini bildiğimiz için vazgeçiyoruz. Artık torunlarımızdan dinlersiniz.
Bizler THK Basımevi personeli olarak kurumumuzu çok seviyoruz. Tüm havacıları da basımevimize çay içmeye davet ediyoruz.
Mustafa KILIÇ, THK Basımevi Müdürü.
Yukarıdaki yazımı Uçantürk Dergisi Eylül – Ekim 2009, sayı 520 Sayfa 40’da yayınlamışız. Gerçekten de güzel günlerdi. Ben değil biz olarak dört yıldır zarar etmekte olan THK Basımevi Ticari İşletmesini ayağa kaldırmış ve kâra geçirmiştik. 2012 yılında benim gözlemlediğim yolsuzlukları deşifre etmeye ve THK ajanda kapaklarının ihalesindeki yolsuzluğa göz yummayınca kapının önüne konuldum. Yani THK’dan kovuldum. İyi ki kovulmuşum, zira ben onlardan değildim. Onlar yargı önünde hesap vermeye devam ediyorlar.
THK Basımevi İşletmesi 2015 yılında kapatılmış. İnanmadım! Türk Hava Kurumunun her türlü baskı işlemlerini yapan, kendi matbaası nasıl olur da kapatılır anlamak mümkün değil. Her türlü afiş, pul, dergi, makbuz, ilan, ajanda, takvim, diploma, uçuş kitaplarını basan bir matbaa kapatılmış. Üstelik ticari işletme olması nedeni ile de dışarıya da iş yapan ve bundan gelir elde eden bir matbaa kapatılmış. Üzülmemek elde değil. Ben ise kızgınım. Benim çalıştığım dönemlerde gözlemlediğim olumsuzlukları ve yapılan kötü yaklaşımları ileride yazmayı düşündüğüm kitabımda anlatacağım.
Şimdi ilk gezimizden izlenimlerini aktarmış iki değerli THK Basımevi çalışanının yazısı ile sizleri baş başa bırakıyorum. Umarı THK eski güzel günlerine döner.
Serkan BİLİCİ, Ofset Operatörü:
Bir Ağustos sıcağında, tarihi Ankara tren garında arkadaşlarımızla buluştuk. Karşımızda dedelerimizin hayal bile edemediği teknolojinin son harikası hızlı tren duruyordu. Saatte 250 Km. yol yapabilen bir demiryolu taşıtı. 1 saat 15 dakikada Eskişehir’e geldik. Sabahın ilk ışıklarında, içimizi sıcacık bir çorbayla ısıttık. Gezimizin ilk yeri meşhur Porsuk Çayı kenarı oldu. Bir çay bu kadar modern bir hale getirilebilir mi? Sanki Venedik misali Porsuk Çayı, heykeller, tarihi evler, tabi ki Es-Es’in caddeleri ve sokakları.
Yolumuz İnönü levhasını gösterdi. Müdürümüz Mustafa Bey bize Eskişehir’in tarihini anlattı. Daha sonra İnönü Savaşı’nın yapıldığı meydandaydık. Çok büyük bir heyecana kapıldım. Çünkü bu vatan için birçok savaş yapıldı, şehitler verildi. Ben ise o savaşlardan birinin yapıldığı yerdeydim.
Mustafa Bey’in en büyük sürprizi ise, arkadaşlar uçağa bineceğiz demesi oldu. Daha önce uçağa binmiştim ama yine de çok heyecanlandım. Göklerde kuşlar gibi olmak güzeldi. Yaşlı ama motoru çok güçlü Antonov çift kanatlı bir uçaktı. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “ İstikbal Göklerdedir”. Milletimizin ve vatanımızın topraklarının neden var olduğunu bir kez daha anladım.
İnönü gezimiz devam ederken, sanki evimdeymişim gibi çok sıcak buldum. Gözlerimiz öğrencileri görünce sanki üniversite kampüsünde geziyoruz zannettik. Zamanın gençleri her şeyin farkında, temiz bir gelecek için buradaydılar. Saat çok çabuk ilerliyordu. Buralara kadar gelip meşhur köfte ve çiğ böreklerimizi yemeden gitmek olur mu? Büyük bir keyifle yemeğimizi yedik. Artık ayrılma vakti gelmişti. Eşim ve çocuklarımın da bu güzellikleri görmesini isterim. En kısa zamanda onları da götürmeyi çok istiyorum. Türkiye’min her yeri cennet gibi. Öncelikle bu güzel şehri, böyle keyifli bir günü yaşattığı için, müdürümüz Mustafa Kılıç Bey’e çok teşekkür ederim.
İyi ki varsın Türk Hava Kurumu.
Muammer ÖZDEMİR, Tipo Operatörü.
Eskişehir İnönü’ye doğru hareket ettik, yarım saat kadar sonra İnönü’ye vardık. Ekibimizi oradaki yetkililer karşıladı. Müthiş bir hava ve çok güzel bir rüzgâr vardı, uçakla da uçmaya elverişliydi. Pilot bizi uçağın yanına götürdü, biraz heyecanlıydık. Pilot uçağı çalıştırdı ve bizlere uçağa binmemizi söyledi. Uçak havalandı, yükselmeye başladı. Sanırım hepimiz biraz korktuk ama yüzümüzde gülümseme vardı. Müdürümüz Mustafa Bey daha önce paraşütçü olduğu için uçağın içinde rahatça geziyor, bize bir şeyler anlatıyordu. Gerçekten muazzam bir deneyimdi. Yere inince uçakla hatıra fotoğrafları çektirdik. O uçağın resmini her basışımda bu güzel günü hatırlayacağım.
THK Matbaasının giriş kapısı. 2021 fotoğrafı.