Havacılık tarihimizin tozlu sayfalarını karıştırdıkça birçok bilgiye ulaşılabileceğimizi görüyoruz. Peki, o zaman neden bazı konularda, sürekli yanlış bilgiler etrafında dönüp duruyoruz? Nedeni aslında çok basit. Eskiden kalma birkaç bilgi, zaman içersinde yeni eklemeler ile bambaşka bir hal alıyor. Kimse yapılan bu yanlışlara müdahale etmiyor, edemiyor. Kimse havacılık tarihi üzerine yeterince eğilmiyor. Eğilen değerli araştırmacılara da imkân sağlanmıyor. Bir makamda veya kurumda yetkili konuma gelenler, kendilerini bu işin uzmanı saymaya başlıyor ve kuralsızca hatalı bilgi üretmeye devam edebiliyorlar. Bugün bu hatalardan bir tanesini ele almak istiyorum.
Paraşüt kulesi yetkilisi, ısrarla üçüncü paraşüt kulesinin İstanbul’da olduğunu, askeri bir birliğin içersinde atıl durumda bulunduğunu anlatıp duruyordu. Yine bir başkası paraşüt kulelerinin Rusya’dan ithal edildiğini, FAI’ nin (Uluslararası Havacılık Federasyonu) standartlarında olduğunu yazıyordu. Kendilerini bir türlü ikna edemeyince bu yazıyı yazmaya karar verdim. Türkiye’deki paraşüt kuleleri.
Aslında ikiz kuleler kavramı 1936 yılında Türkiye’nin gündemindeydi. 1935 yılında tekrar atağa geçen Türk Hava Kurumu (THK) Eskişehir İnönü’de açacağı yüksek planör kampının yanı sıra Ankara ve İzmir de birbirinin aynısı olan ikiz paraşüt kuleleri yapmaya karar verir. Bir ara İstanbul gündeme geldiyse de maliyet yüksekliğinden iptal edilir. İstanbul’daki kulenin planlanan yeri de Beşiktaş’taki İnönü stadyumu’nun yanıdır.
THK Yönetim Kurulunun aldığı karar doğrultusunda, projesi Mimar Bedri Tümay ve Mimar Algrandi tarafından yapılan özgün çalışma onay görür. İzmir kulesinin yapım ve kontrolünü Mühendis Muammer Tansu 38.758, 61 TL’ye üstlenir.
Ankara paraşüt kulesi de Müteahhit Hasan Basri Beye 43.000 TL’ye ihale edilir. 15 Ağustos 1936 tarihinde ihalesi yapılan kule 1 Aralık 1937’de teslim edilmek üzere anlaşma sağlanır.
Ankara paraşüt kulesinin inşaatına başlanınca, Bayındırlık Bakanlığından bir yazı gelir. Yazıda Ankara garının 30 metre yüksekliğindeki saat kulesi civarında inşa edilen paraşüt kulesinin 150 metre gibi az bir mesafede olması, şehircilik kaidelerine uymayacağı gibi, bu kuleler biri birinin görünüş tesirlerini de bozacağından, hiç olmazsa paraşüt kulesinin 500 metre kadar bir mesafede yaptırılmasını istenmiştir.
Bayındırlık Bakanlığına verilen cevapta, “paraşüt kulesinin yeri, şehir imar işleri müdürlüğünce yapılan inceleme sonucu kesin olarak tayin ve tespit edilerek THK’ na bildirildiği ve kule inşaatının 15 Ağustos 1936 tarihinde başlanmış olmasına göre, garın inşaatının bundan çok önce olduğundan her iki kule vaziyetini şehircilik kurallarına uygun olarak İmar Müdürlüğü ve Profesör Yansen tarafından tetkik ve buna göre izin verildiğinin kesin olduğu ve kulenin planda tespit edilen yere temeller açılarak inşasına başlandığına, Bakanlıkça istenen değişikliğin yapılmasının mümkün olmadığı” bildirilmiştir.
İzmir paraşüt kulesi ile ilgili olarak; kulenin bulunduğu yer, denizden 4,50 m. yükseklikte, hafif meyilli ve arızasız dolma bir zemindir. Temel çalışmalarına başlanınca killi ve çamurlu toprakla karşılaşılmıştır. Yeniden yapılan hesaplar sonucu 25 x 25 ölçülerinde ve 8-12 m. uzunluğunda 64 kazık çakmaya karar verilmiştir. Daha sonra bir tonluk tokmaklarla çakılan meşe kazıkların âdeti 75’e çıkartılmıştır. Bornova kum ve çakılı ile 24 mm.lik demirler kullanılmış, Yunus ve Aslan marka çimentolar tercih edilmiştir.
İzmir paraşüt kulesi 9 Eylül 1937’de fuar açılışı ile birlikte resmen açılmış, Ankara paraşüt kulesi ise 28 Ekim 1937 tarihinde Başbakan Celal BAYAR tarafından aşağıdaki konuşma ile hizmete girmiştir. İsmet İNÖNÜ de açılış konuşmalarından hemen sonra kuleye gelmiş, en üst balkon da dâhil olmak üzere kuleyi gezmiştir.
“Türk Hava Kurumumuz, medeni hayatta tayyareciliğin aldığı büyük mevkile mütenasip olarak çalışıyor. Büyük mesaisini, önümüze serdiği büyük eserlere bakarak takdir etmek, hepimiz için borçtur. Huzurunuzda açılma törenini yapmak istediğimiz bu paraşüt kulesinin de Türk gençliğine, hava sporu sahasında mühim hizmetler ifa edeceğine şüphe yoktur.
Bize böyle kıymetli bir eser hediye ettiğinden dolayı Türk Hava Kurumunu tebrik ederim. Kurumun muvaffakiyetli eserler başaran reisi ile kıymetli arkadaşlarını da takdir ve tebrik ederim.
Başbakan Celal BAYAR.”
Mustafa KILIÇ
Havacılık Tarihi Araştırmacısı – Yazar
sontayyareci@gmail.com