Türkiye’de planörcülük 1935 yılında Türkkuşu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Türkkuşu’nda eğitime başlayan ilk okul da ‘ Planörcülük Okulu’ dur. Paraşüt ve motorlu uçuş okulları daha sonraları faaliyete başlamışlardır. Sovyetler birliğinden gelen Anokhin ve Romanof isimli iki Rus öğretmen planörcülük ve paraşütçülük dersleri vermeye başlarlar. Daha ileri seviye uçuş ve paraşüt eğitimi alabilmeleri için seçilen öğrenciler ise Rusya’ya Köktebel eğitim merkezine gönderilirler. Gönderilenler arasında Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen de bulunmaktadır.
3 Mayıs 1935 yılında Türkkuşu açılışında üç adet tek motorlu eğitim uçağı ile birlikte çeşitli tipte dört adet planör Rusya’dan hediye olarak Türkiye’ye gönderilmişti. Ayrıca Hava Kuvvetlerinden bir adet Caudron 59 uçağı ile Vecihi Hürkuş’un kendine ait Vecihi -14 uçağı da eğitimlerde kullanılmak üzere hazır durumdaydı.
Ankara’da yapılan nazari ve yer eğitimlerinden sonra amortisörle yapılan kalkışlar ile 150 – 200 metrelik düz uçuşlar sonrası planör A brövesi alınmaktaydı. Ancak sürekli amortisörle yapılan kısa uçuşlar, yeterli eğitim verilmesine imkân sağlamıyordu. Amortisörler Rusya’dan getirilmiş, başlangıç eğitiminde planörlerin bağlanarak havalanmasını sağlayan lastik (Kauçuk) malzemelerdi. İleri eğitimlerde kullanılmalarıyla çok kısa sürede yıpranmaya başlamışlardı. B brövesi eğitimlerinde uçakların arkasına bağlanarak (Römork) yapılan uçuşlarda ise uçaktan ayrıldıktan sonra yapılan süzülüşler ile uçuş süresi 10 dakikayı geçmiyordu. Böylesi uçuş eğitimleri de uçakların çok uçmasını gerektirdiğinden, hem masraflı, hem de yorucu idi. Rus uzmanların isteği doğrultusunda yelken (Yamaçlara vuran rüzgârın kaldırma gücüyle yapılan uçuşlar) ve termik (Hava sıcaklığının yarattığı kaldırma gücüyle yapılan uçuşlar.) uçuşlara imkân veren yer arayışı başlamıştı. Ankara civarındaki bölgelerde hem yerden, hem de havadan yapılan aramalarda uygun yer bulunamamıştı.
Vecihi Hürkuş ile birlikte aramalara katılan Rus uzman Anokhin aramayı Merzifon’a kadar uzatmıştı. Harita üzerinde yapılan çalışmalarda isteğe cevap verebilecek doğal oluşumlar tek tek incelemeye alındı. Bunlar sırasıyla Polatlı, Sivrihisar, Aziziye ve Afyon’du. Sonuç yine olumsuzdu. THK’nın baş pilotu Vecihi Hürkuş Eskişehir’e kadar uzayan aramalarda birden bire kurtuluş savaşında yaptığı uçuşları hatırladı. Büyük zafer kazandığımız İnönü savaşlarında havada birçok kez düşmanla karşı karşıya kaldığında, bölgenin meteorolojik koşullarını kullanarak nasıl başarılı olduğunu Anokhin’e anlatınca aradıkları yeri bulduklarına karar verdiler. Eskişehir, İnönü.
Eskişehir’den batıya uzanan uzun vadinin güney sırtları Uludağ’a kadar yavaşça yükselen bir yapı sunmaktaydı. 200 ile 400 metre yükseklikleri bulunan bu uzunca sırtların kuzey yönünde dik yamaçlar ve genişçe ovalar yer almakta, bu da planör inişleri için mükemmel alanlar yaratmaktaydı. Ayrıca tepelerin üzerlerinde planör inişlerinin yapılabileceği uygun düzlüklerde mevcuttu. İnönü köyüne yakın bir yere inerek köylülerle sohbet eden Vecihi Hürkuş ve Anokhin yörenin rüzgâr durumunu öğrenmek istiyorlardı. Köylüler mayıs başında başlayarak, eylül sonuna kadar esen kuzey rüzgârlarından bahsediyorlardı. Güçlü kuzey rüzgârları yelken uçuşları için mükemmeldi. Aranılan bütün özelliklere sahip planör uçuş sahasının bulunması THK genel merkezinde de sevinç yaratır. Bütün bu gelişmelerin planör uçuşları ile test edilmesi gerekiyordu. Kara yolu ile taşınan bir planör tepeden havalanarak 15 dakika havada kaldıktan sonra yere iner. Artık İnönü planörcülüğün merkezi olarak seçilmiş oluyordu.
1936 Mart ayında yapılan uçuştan sonra İnönü uçuş alanında konuşlanmanın yapılabilmesi için gerekli tüm planlamalar yapılarak, önce arazinin satın alınması, ardından yatakhane ve idari binaların yapımına başlanılmıştır. İnşaatların yapımı devam ederken tüm eğitim faaliyetleri çadırlarda yapılmış ve bu iki döneme çadırlı kamp adı verilmiştir. Planörcülüğün merkezi bulunur bulunmaz Türkiye genelinde Türkkuşu şubeleri oluşturulmuş, ilk başlangıç eğitimleri buralarda verilmiştir.
Ankara şubesi : Bay Romanof ve Yıldız Uçman,
İstanbul şubesi : Savmi Uçan, Rüstem Mavituna, Mehmet Esengil ve Hikmet Yur,
İzmir Şubesi : Vecihi Hürkuş Mustafa Bey ve İrfan Bey,
Adana şubesi : Raif Oltu ve Faruk Bey,
Kayseri şubesi : Hüseyin Bey,
Kayseri ve Adana şubelerinin kontrolü Bay Anokhin tarafından yapılacaktır.
Bölgesel kurslar hızla devam eder. Bu kurslarda A brövesi alan yetenekli gençler arasında çok titiz elemeler sonrasında seçilen öğrenciler 1936 yılının 1 Haziran’ında İnönü Yüksek Planör Kampına davet edilirler. Artık sırasıyla B ve C eğitimleri verilmeye başlanır. Bilindiği üzere C brövesi almak o kadar kolay bir iş değildir. B eğitimlerini bitirenlerden seçilen öğretmen adayları bile C brövesini alabilmek için yıllarca çalışmaları gerekirdi.
Bu arada THK Genel Merkezi ve Ankara’da Rus öğretmenlerin Ankara’dan uzaklaşması ve diğer illerde görev yapmaları bazı kimseleri rahatsız etmiştir. Gerekçe olarak da, İnönü planörcülük için çok uygun bir yer değildir, gibi konuşmalar duyulmaya başlamıştır. Bu tür söylentiler üzerine Öğretmen Anokhin’e planör rekor denemesi önerilir. Anohin 1,5 saatlik bir uçuş yapar. Arkasından Vecihi Hürkuş hoca PS-2 tipindeki planörle 6 saat havada kalarak rekoru geliştirmiştir. Buradaki amaç hem İnönü eğitim merkezinin ne kadar elverişli olduğunu kanıtlamak, hem de öğrencilere planörcülükte neler yapılabileceğini gösterebilmektir.
Bu arada Rusya eğitimlerini bitiren ve öğretmen olarak yurda dönenler İnönü’de öğrenci yetiştirmeye başlarlar. Diğer taraftan da, Önce Tevfik Aytan 9 saat, Ferit Orbay 12 saat ve son olarak ta E.Ali Yıldız 18 saat havada kalarak Türkiye Planör rekorlarını kırarlar. Rekor denemeleri ve yapılan başarılı uçuşlar herkesi memnun etmektedir. Alınan başarılar basında geniş yer almakta ve yurdun her yanından gençler Planörcü, Paraşütçü ve Modelci olmak için Türkkuşu’na müracaat etmeye başlamıştır. Başvuranlar arasında bayanların sayısı oldukça yüksektir.
İnönü yüksek planör kampı ile ilgili İstanbul’dan başlangıç eğitimi alarak gelen Naciye Toros anılarını yazdığı defterde şöyle söz etmektedir. 8 Temmuz 1936 da gece yarısı trenle İnönü’ye geldik, erkek arkadaşlarımız kamp alanı içerisindeki çadırlarda kalıyorlardı. Biz sekiz kız öğrenci ise İnönü köyünde ahşap bir evde ikamet ediyorduk. Vecihi hocamızın Eskişehir’den Sabiha Gökçeni alıp gelmesi ile biz bayan öğrencilerin eğitimi birden hızlanıvermişti. Hiç unutmam Sabiha hocanın geldiği ilk günü planörle bir uçuş yapması istendiğinde, o da bir kız öğrenci de benle gelebilir demişti. Karar verilememiş ve sonunda kura çekmiştik. Kura sonucu bana çıktığında sevinçten havalara uçmuştum.
İşte; Sevinçten havalara uçmak, İnönü’de, yüksek planör kampında doğmuştur. Tüm havacılar hep sevinin. Sağlıcakla…
Mustafa KILIÇ
Havacılık Tarihi Araştırmacısı-Yazar
sontayyareci@gmail.com