Şubat 2022’de Adam Smith Enstitüsü, Dünya’daki yoksulluğu ortadan kaldırmak amacıyla Ay’ın özelleştirilmesi gerektiğini iddia eden bir rapor yayımlamıştı. Rapora göre Ay, arazi parsellerine bölünmeli ve uzay turizmini, araştırmalarını ve keşfini teşvik edecek işletmelere kiralanmaları amacıyla çeşitli ülkelere tahsis edilmeliydi.
Neyse ki halihazırda bu tür planların önünde duran bir anlaşma var. Dış Uzay Anlaşması, 1967’de Birleşmiş Milletler tarafından, ülkelerin ve bireylerin uzayda mülk sahibi olmasını yasaklama fikriyle hazırlanmıştı. Anlaşma dış uzayın askerileştirilmesinin yanı sıra burada silah test edilmesini ve askeri üs kurulmasını yasaklıyor.
Bununla birlikte Adam Smith Enstitüsü, “uzay yarışında her zamankinden daha fazla ülke ve şirket rekabet ederken, 1960’ların modası geçmiş düşüncesini geride bırakmanın ve dünyadışı mülkiyet hakları sorununu çok geçmeden çözmenin bizim için hayati önem taşıdığını” savunuyor.
Bu görüş halihazırda bir dereceye kadar gerçeğe dönüştü. 2020 ‘de NASA, özel teşebbüslerin Ay’dan kaynak çıkarmasını destekleyeceğini duyurarak, şirketlere bu yönde olanak sağlamak için bir çalışma başlatmıştı.
Eski NASA Uluslararası İlişkiler Şefi Mike Gold, kapitalizmin yeni sınırını özetleyerek, “Bu uzay kaynakları için küçük bir adım, politika ve emsal için dev bir sıçrama” demişti. Bu dönemde, dünyadışı kaynakların özelleştirilmesine izin veren benzer bir mevzuat Lüksemburg, Hindistan, Çin, Japonya ve Rusya’da da uygulamaya konmuştu.
Yine 2020’de NASA, politikasını değiştirerek sivil astronotların Uluslararası Uzay İstasyonu’na gitmesine izin vermişti. Nisan 2022’deyse tamamı sivil astronotlardan oluşan ilk mürettebat, “ticari uzay uçuşunda kilometre taşı” diye nitelenen bir haftalık bir göreve başlamıştı. Benzer şekilde Elon Musk’ın SpaceX’i ve Jeff Bezos’un Blue Origin’i de uzaya kendi özel uçuşlarını başlattı.
Kısacası, uzayın ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi hızlanıyor. Uzay turizmi, göktaşı madenciliği ve uzaydaki uydulardan internet bağlantısı artık bilimkurgu değil. Bunlar, “gelecekteki büyüme” ve “ilerleme” için potansiyel birer kaynak haline geldi.
Ay ne işe yarar?
20. yüzyıl filozoflarından eleştirel bakışını insanların düzenlediği uzay araştırmalarına çeviren biri varsa o da Günther Anders’tır.
1902’de Polonya’nın Breslau kentinde (şimdiki Wrocław) Günther Stern adıyla dünyaya gelen Anders, Ernst Cassirer, Edmund Husserl ve Martin Heidegger’in öğrencisiydi. Önce gazetecilik yaptı ve yazılarında, “Stern” yerine Almancada “farklı” anlamına gelen “Anders”ı imza olarak kullanmaya başlaması da bu döneme denk gelir. Eşi Hannah Arendt’le yaklaşan Hitlerizm gerçeğini fark etti. 1931-32’de kaleme aldığı kehanet niteliğindeki distopik ve antifaşist romanı Molos Katakombu’nu (Die molussische Katakombe), 1933’te Hitler’in iktidara geldiği dönemde Paris’te sürgündeyken tamamladı. (Ancak roman, hayatını kaybettiği 1992’de yayımlanacaktı). Kariyeri boyunca teknoloji, atom çağı, Auschwitz, Hiroşima ve Ay hakkında kapsamlı yazılar kaleme aldı.
Yazının devamı için; Tıklayınız