Yeni Birlik Gazetesi Yazarı Musa Alioğlu, köşesinde medyada havacılık ve uçan tabut söyleminin nasıl ortaya çıktığını ve ne şekilde algılandığını yazdı.
Alioğlu’nun yazısı şöyle:
İnsan eliyle yapılan ve insanlar tarafından kullanılan uçakların düşmesi, kaçınılmaz bir gerçek olarak ara sıra karşımıza çıkıyor.
En yaygın olarak kullanılan kara trafiğine göre, çok daha güvenli olan hava trafiğinin kazalarla anılması elbette üzücü bir şey.
En son Rusya’da yaşanan uçak kazası, yine uçakları ve pilotları medyada hedef tahtası yaptı.
Rusya Savunma Bakanlığı’na ait Tupolev 154 tipi uçak, Soçi’ den kalkıp,Suriye’ye gitmek isterkenKaradeniz üzerinde düştü. Hep Kalinka şarkısıyla tanıdığımız ve uçakta bulunan ünlü Kızılordu Korosu mensuplarıyla birlikte toplam 93 kişi hayatını kaybetti.
Kazadan sonra, her zamanki gibi yapılan eleştirilere bakmalıyız.
Kaza-kırım heyetine göre, uçak kalkış sırasında sistem arızası nedeniyle, kanatlarda uçuş için yeterli kaldırma kuvveti oluşmadığı ve uçuş ekibinin de böyle kritik bir durumda hatalı kararlar verdiği için düşmüş olabilirmiş.
TU-154 uçaklarının son 15 yılda yaptığı kazalarda 893 kişi can vermiş. 3 motorlu, 150’den çok yolcu taşıyan ve 1960’da üretimi başlayan bu uçaklardan bugüne kadar bin adet üretilmiş. Bir kaç yıl önce Polonya Başbakanı’nın da ölümüne sebep olan kazadan sonra, Rus Aeroflot Şirketi bu tip uçakları filosundan çıkarmış. Bir de pilota bakmak lazım.Roman Volkov,3 bin saat uçuş deneyimi olan birinci sınıf bir pilot olarak biliniyor. Bu uçakları ve pilotları eleştirirken insaf ölçüsünü elden bırakmamalıyız derim. Havacılık haberleri yapanların gözünde bu uçaklar birer “Uçan Tabut”. Bu, çok çirkin eleştirisel bir benzetme. En zor hava koşulları altında, asfalt zemine inebilecek şekilde üretilen bu uçaklar için yapılan bu eleştiri ağır kaçmıştır.
Düşen veya kaza yapan Airbus veya Boeing uçakların hiç birisi için bu tür niteleme yapılmıyor. Ne yazık ki, dünyadaki siyasi ve ticari kutuplaşmanın etkisindeki basınımız da önyargı içindedir. Tüm Rus uçakları kötüdür ve de hep düşerler gibi bir algı yaratıp ona inanmaya başlamışlardır. Tıpkı, İran havacılığı hakkında düşünüldüğü gibi. İranlı pilotlar asla kötü değildir. Ama, ABD ve AB ambargosu nedeniyle yeni uçak ve yedek parça alamayan İranlı şirketlerin uçaklarının bu nedenle düştüğü bir gerçektir. Uçak alım ambargosu kalktığı için, bundan sonra gelecek yeni uçaklarda İranlı pilotların ne olup olmadıklarını göreceğiz.
Halen dünyada tam bin 200 adet bulunan ve Boeing firmasının bünyesindeki Mc Donell Douglas veya kısaca MD diye bildiğimiz uçaklar çok mu masum acaba?
Onların da bir çok ölümlü kaza ve kırıma karıştığı kesin gerçek. Masa başında önyargıyla suçlu aramak kolay, gerçeği arayıp bulmak ve dile getirmek zordur.
Medya, uçak kazaları hakkında daha duyarlı bir dil kullanmalı. İnsanların uçakla seyahat etmek zorunda olduğunu ve bir çok insanın da uçak seyahatinden korktuğunu göz önüne alsınlar. Bu tür haberler, binenlerin de bu imkandan uzaklaşmasına neden olabilir. Medya, uçak kazalarına çok iştahlı ve agresif yaklaşıyor. Buna bir de, haberin sayfalara ve ekranlara olduğundan farklı yansıması var. Uçak kazalarını takip eden muhabirler, özellikle deneyimli havalimanı muhabiri arkadaşlar doğru bilgiye ulaşıp haberi merkeze gönderiyorlar. Merkezde, havacılığı çok da iyi bilmeyen ve her konuda uzman gibi davranan editörlerin elinde haber aslından çok uzaklaşıyor ve “Uçan tabut” gibi maksadını çok aşan başlıklarla sunuluyor. Bazen de haberci tabiriyle, gelen habere “Takla attırıp” konuyu saptırmak da mümkün oluyor. Klişe ve el altında hazır bulunan “Korkulu dakikalar”, “Faciadan dönüldü”, “Ölüme davetiye”, “Allah korudu”, “Havada panik”, “Yolcular ecel teri döktü” gibi klasik, fakat kışkırtıcı ve kötü başlıkların yanı sıra, “Kahraman pilot”, “Korkusuz yolcular” gibi sözde övücü, fakat asında, amaca hizmet etmeyen başlıklar da olumsuz sonuçlar doğurur. Okuyucunun inanmaktan başka çaresi yoktur. Fakat, konuları bilen veya olayın içinde olanların bu yazılanları ve söylenenleri görüp “Bu kadar da olmaz ki” dediklerine hep şahit oluyoruz. Her gazetede ve televizyonda havacılık bilgisi eksiksiz olan, editörler olmadığına göre, bizler ne yazık ki, bu tür başlıklarla, çarpıtılmış haberleri çok daha okuyup, çok daha izleyeceğiz demektir. Batı’da her konuda uzman gazetecilik geleneği çok yaygındır. Türk medyasında da bu gibi uzmanlık isteyen konular için işin ehli editörler iş başında olmalı. Yoksa, her kazadan veya her olaydan sonra, muhabirler pilot, kabin memuru, teknisyen, hava trafik kontrolörü gibi işi bilen kişileri arayıp bilgi almak zorunda kalırlar. Böyle olunca da hep aynı kişiler, üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri veya tam tersi birbiriyle çelişen yanlış bilgilerle bizleri aldatacaklardır.
“Uçak az kalsın düşüyordu” gibi negatif yaklaşımlarla yapılan her haber, bardağın yarısı boş gibi bir mantığa hizmet eder.
Destekleyen, anlayan, dinleyen bir medya yapılanması hem kendini, hem de haber yaptığı sektörü güçlendirir kanaatini taşıyorum.