Geride bıraktığımız Kasım ayının ilk günlerinde, doktorların üye olduğu bir sendika doğruluğu tartışma konusu olan bir bordro yayınlayarak THY’de çalıştığını öne sürdükleri bir kabin görevlisinin 290 bin TL maaş aldığı iddiasında bulundu.
Üyeleri olan doktorların çok az maaş aldığını anlatabilmek için, başka bir meslek erbabının maaşı üzerinden yola çıkan bu arkadaşlar, yanlış yaptıklarını anlayarak özür dilemişlerdi. Bu konuda, 10 Kasım tarihinde “Aldıkları maaş onlara helal olsun” başlıklı bir yazıyla, kabin görevlilerinin nasıl zor şartlarda çalıştığını dile getirmiştim.
https://www.gazetebirlik.com/aldiklari-maas-onlara-helal-olsun
Yazımı okuyup, arayan ve mesaj gönderen birçok kabin memuru, yazdığım mesleki zorlukların yanı sıra şimdilerde en büyük sorunlarının ev kiralarındaki artışlar olduğunu dile getiriyor. Yeni işe giren birçok kabin memurunun, değil tek başına ev tutmak iki kişiyle bile ortak ev paylaşmalarının da artık imkansız hale geldiğini söylüyor. Sayıları 25 bine yaklaşan ve önemli bir bölümü İstanbul gibi yaşanması her açıdan zor olan bir şehirde ikamet eden kabin memurları fahiş kira artışlarıyla baş edemediklerini dile getiriyorlar.
Birçok kabin memuru ulaşım kolaylığı açısından ailelerinden ayrılarak İstanbul ve Sabiha Gökçen’e yakın semtlerde ev tutmayı tercih ediyor.
Bazen sabahın kör karanlığında, bazen de gecenin bir vaktinde uçuşa gidip gelmek zorunda olan kabin memurları güvenlikli siteleri tercih etmek zorunda kalıyor. Özel araç kullanmanın artık çok lüks olduğu bu dönemde, havalimanlarına özel şirketlerce işletilen ücretli servislerle gitmek zorundalar. Bu nedenle bu araçların duraklarına yürüyerek çek çek veya bavullarla gidebilmek için de duraklara yakın merkezi yerlerde oturmaları gerekiyor. Bir de işin güvenlik boyutu var. Hırsızlık, gasp ve soyguna karşı önlem alıp korunmaya çalışan özellikle kadın uçucular büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyor.
Hekimlerin çok maaş aldığını ileri sürdüğü kabin memuru arkadaşların maaşı doğal olarak kıdemine, uçuş saatine, eğitimine ve dil kriterlerine göre değişmektedir. Şunu bilsinler ki onların maaşlarına heves ettiği uçucuların bazıları, değil doktorların hemşire maaşını bile alamıyorlar.
Kaldı ki, pilotlukla doktorluğu, hemşirelikle kabin memurluğunu yaptıkları iş ve aldıkları maaşlara göre kıyaslamak son derece yanlış olur.
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum, dar gelirliler arasında yer alan kabin memurlarını da perişan etti.
Hükümet kira artışlarını iki yıl boyu yüzde 25 ile sınırlayarak kiracıların biraz nefes almaların sağladı. Fakat süre bitince insanları kaderleriyle baş başa bıraktı. Birçok ev sahibi yüzde 25’in acısını yüzde 200-300’lere kadar varan çok insafsız ve acımasız artışlarla telafi etmeye yöneldi. İşte bu nedenle anlaşmazlıklar çıktı, kavga edenler ve ölenler bile oldu. Bazılarının “Oh ne güzel, her gün başka bir yere seyahat ediyorlar” diyerek imrendiği kabin memurlarının hangi zorluklarla karşılaştığını bilseler onların haline üzüleceklerinden hiç şüphem yok.
Onların birçoğumuzdan farkı yok. Birçoğu az maaşlı ve kiracıdır. Onların ailelerinin ekonomik durumu iyi olsa, belki de bu işe ihtiyaç duymayacaklar. Onlar da elektrik, su, doğal gaz parası ödüyor. İnternet ve telefon faturaları onlar için de yekün teşkil ediyor. Mesleklerine ve misafirleri olarak gördükleri yolculara saygılarından ötürü iyi giyinmek ve bakımlı olmak zorundalar. Tüm bunları yaparken, hayatlarını insan onuruna ters düşmeyecek nitelikte idame ettirmenin da hakları olduğunu bilip ona göre hüküm vermeliyiz. Şu anda onların en büyük sorunu tek başına değil, paylaşarak yaşadıkları evlerin kirasını ödeyebilmek. Kiraların fahiş artışını daha insani bir düzenleme yaparak medeni ülkelerdeki gibi makul artışlarla sınırlamak sosyal devletin görevidir. İlgi alanımız olan havacılık sektörünü dile getirirken, diğer iş kolu ve mesleklerde çalışanların da aynı durumda olduğunu çok iyi biliyorum.
Dar gelirliyi ezdirmeyecek bir kira düzeni kurulması herkesin beklentisi.
Mutlu yarınlar Türkiye’m.
musaalioglu@gmail.com
*
İngiliz, IDTechEx’ten Dr. Jeffs’in raporu, elektrikli uçaklar nasıl havalanacak?
Şimdilerde otomobillerde yaygın olarak kullanılan pillerin ağırlığının elektrikli uçakların yapımını mühendislik açısından çok zor bir hale getirdiği artık bir sır değil. Gelişmekte olan teknolojiler ve pazarları hakkında güvenilir bağımsız araştırmalar yapan İngiliz şirketi IDTechEx, 1999’dan beri müşterilerinin yeni teknolojileri, tedarik zincirlerini, pazar gereksinimlerini, fırsatlarını ve tahminlerini anlamalarına yardımcı olmakta. Bu şirketin Baş Teknoloji Analisti Dr. James Jeffs tarafından kaleme alınan “Sürdürülebilir Gelecek Havacılığı 2025-2045: Trendler, Teknolojiler, Tahminler” adlı raporun, 2045’te satılacak uçakların neredeyse dörtte birinin pille çalıştırılacağını öngörmesi sürpriz olabilir. Raporda ayrıca, ağırlık, menzil, satım alma maliyetleri ve hatta karbon ayak izinin dikkate alınması gereken elektrikli havacılığın karşılaştığı zorlukların ölçeği de vurgulanıyor. Buna rağmen IDTechEx, mevcut teknik eğilimlerin ulaşılabilir iş kullanım durumları ile birleştiğinde gelecekte önemli ölçüde elektrikli uçak alımı sağlayacağına inanıyor.
Bir elektrikli uçak inşa ederken, birincil zorluk enerji yoğunluğudur. Bu, pilin kilogram başına içerdiği enerji miktarıdır. AV Gazı (Aviation Gasoline) gibi geleneksel yakıtlar, yaklaşık 43MJ / kg veya 12kWh / kg’da son derece enerji yoğundur. Buna karşılık, günümüzün en iyi pil teknolojileri 0,3kWh / kg civarındadır, yani aynı miktarda enerji için 40 kat daha ağırdırlar. Neyse ki, elektrikli tahrik içten yanmadan çok daha verimlidir, bu da bu açığı gidermeye yardımcı olur, ancak yeterli değildir. Elektrikli uçaklar, içten yanmalı rakiplerinden daha ağır olurken, aynı zamanda tipik olarak yüzde 80-90 daha az aralıkta önemli aralık düşüşlerine sahiptir.
Ağır akülere ek olarak, bir uçak uygulamasında yaşayacakları yoğun kullanım, muhtemelen kullanım ömürlerini kısaltacaktır. Bu, satın alma maliyeti sorunu yaratır. Uçak sahipleri yakıttan önemli ölçüde tasarruf ederken, muhtemelen aküyü servis edip ve motorları değiştirdiklerinden daha sık değiştirmeleri gerekecektir. Sadece değiştirme oranı daha yüksek olmakla kalmaz, aynı zamanda elektrikli uçaklar ve sertifikalı piller bu kadar az sayıda üretilirken maliyetin de daha yüksek olması muhtemeldir.
(….) Zorluklara rağmen, IDTechEx araştırması durumu iyileştirmenin yolları olduğunu buluyor. Yeni ve yeni ortaya çıkan pil kimyaları, havacılık için pillerin enerji yoğunluğunu iki katından fazla artırabilirken, uçak gövdesindeki değişiklikler daha fazla pil ağırlığına izin verebilir. Daha büyük piller aynı zamanda daha az yoğun kullanım anlamına gelir ve bu da daha fazla pil geliştirmeyle birleştiğinde daha uzun çevrim ömrü ve daha iyi işletme maliyeti ve toplam satın alma maliyeti avantajları sağlar. Yenilenebilir enerji üretimi dünya genelinde büyüyor ve düşük karbonlu enerji arzına daha iyi erişim sağlıyor.
Mevcut teknolojik sınırlamalara rağmen, “Sürdürülebilir Gelecek Havacılığı 2025-2045: Trendler, Teknolojiler, Tahminler”, günümüz teknolojilerinin bir saatlik uçuş dayanıklılığına sahip iki koltuklu uçaklar üretebileceğini ortaya koyuyor.
Idtechex’in raporu genel havacılıkta bitmiyor. Gelecekte ticari uçakların da akü elektrik enerjisi kullanacağını öngörüyor. Bugün yine daha büyük uçakları elektriklendirmek mümkün ve şirketler bunun üzerinde çalışıyor. Ancak IDTechEx, menziller 500-1.000km aralığına ulaştığında, özellikle Los Angeles’ten Las Vegas’a kadar yüksek hacimli, kısa mesafeli rotalara hizmet etmek için ticari uçakları heyecanlandırmak için daha iyi bir argüman olduğunu düşünüyor.
(…) Elektrifikasyonun verdiği söze rağmen, gelecekteki tüm hava yolculuklarının cevabı bu olmayacak. Gelecekteki pil performansı için en iyimser varsayımlarla bile, bir elektrikli ticari havayolunun kıtaları veya okyanusları geçmesi pek olası değildir.