Sivil Havacılık eski Genel Müdür Yardımcısı Oktay Erdağı’nın, havacılık sektörünün büyük ilgisini toplayan “Havada Ahkam – Türk Sivil Havacılığına İçeriden Bir Bakış” kitabının yazarı Oktay Erdağı’nın ikinci kitabı “Havada Oraj”, geçtiğimiz hafta okuyucularla buluştu.
Havada Ahkâm’ın devamı niteliğindeki bu kitabın da ilk kitabın ön sözünde belirttiği amaç ve ilkeler doğrultusunda kaleme alındığını ve anlatılan olayların 2002-2008 yılları arasını kapsadığının altını çizen Erdağı, şunları kaydetti;
İlk kitabım Havada Ahkâm’a gösterdiğiniz yoğun ilgiden ötürü öncelikle siz değerli okuyucularıma, kitap hakkında övgü dolu yazılar kaleme alan gazeteci Orhan Uğuroğlu, Musa Alioğlu, Cahit Kılıç, Güntay Şimşek, Murat Herdem’e, televizyon programında söz eden İsmail Küçükkaya’ya ve haber yapan Airporthaber’e, UTED dergisine, Havada Oraj internet sitesine ve Sonsöz gazetesine, bu nazik ve kadirşinas davranışları için yürekten teşekkür ederim.
Büyük bir emek ürünü ve Türk Sivil Havacılık tarihinde bir ilk olan bu kitabı görmezlikten gelen, kendi kendilerini havacılığın editörü ilan ederek yıllardır havacılıktan nemalanan ve bu işin sefasını süren sözüm ona diğer VIP havacılık editörlerine, kitapta adı geçen bazı isimleri aniden hatırlayarak birdenbire “ağabey sevgisi” depreşen ve onun için methiyeler düzen altın çocuklara, hayatının hiçbir döneminde tek bir “asker mektubu” dahi yazmadığı hâlde usta eleştirmen edasıyla sağda solda kitap hakkında dedikodu üreten kerameti kendinden menkul adam müsveddelerine ve çakma havacılık internet sitelerine de bizden selam olsun. Onlar kendilerini nereye konumlandırırlarsa konumlandırsınlar, bizim taraftan bakınca onlar “havacılığın yalaka, iş takipçisi ve kemikçi takımı” olarak gözüktükleri için kitabıma herhangi bir vesileyle dahi bulaşmamış olmaları, aslında benim için bir övünç kaynağı olmuştur. Yayımlanır yayımlanmaz kitabı hemen bulup bir solukta ilk okuyanlardan Diş Hekimi Efdal Kürşat Sezer’in gönderdiği elektronik postada yazdıkları beni çok etkiledi. Mesajında özetle, “30 Ocak 1975 tarihinde İzmir’den İstanbul’a gelirken Ambarlı açıklarında denize düşen THY’nin TK 345 sefer sayılı F-28 tipli Bursa uçağının ikinci pilotu olan Emekli Yarbay Nusret Demirel’in kendisinin dayısı olduğunu, bu kazayla ilgili bir ipucu bulma ümidiyle kitabımı okuduğunu” yazdığını görünce, bu kazayla ilgili bugüne kadar yapılanların hâlâ vicdanları rahatlatamadığını ve mağdurlarının yıllardır bu kazanın kendilerini de tatmin edecek bir şekilde aydınlatılmasını beklediklerini gördüm ve çok etkilendim. Bu vesileyle tüm havacılık şehitlerimizi bir kez daha minnetle ve saygıyla anıyorum. İstanbul Hava Yollarının sahibi Özcan Toplar Bey’in, kitabı okuduktan sonra telefon ederek, “Beni ağlattın kardeşim. 15 dakikadır hüngür hüngür ağlıyorum. Demek ki insanlar olayları yaşayınca çok fazla bir şey hissedemiyorlarmış. Kitabı ve yaşananları o kadar gerçekçi ve içten yazmışsın ki çok duygulandım ve kendimi tutamayarak hüngür hüngür ağladım.” dedi. Özcan Bey’in uğradığı onca haksızlıklara rağmen yıllardır gözyaşlarını içine akıttığını, ancak yazdıklarımı okuyunca duygularını açığa vurduğunu anladım. Bu görüşmeden birkaç gün sonra Kaptan Pilot Mehmet Erbiligin de telefonla arayarak, “Kitabı okuduktan sonra ben ve arkadaşlarımın Özcan Bey’e haksızlık ettiğimizi anladım” dedi ve şöyle devam etti: “Diğer ilgili arkadaşlarımla da konuştum. Bizler İstanbul Hava Yollarında yönetici olmamıza rağmen, bu yaşananlar hakkında hiçbir bilgimiz yoktu. Özcan Bey bizleri toplayıp kendisine üç ay gibi bir zaman tanımamız hâlinde personele olan tüm borçlarını ödeyeceğini ve şirketi girdiği krizden çıkarabileceğini söylemiş olmasına rağmen, bizler ona yardımcı olmadık. Ancak o, personele olan tüm borcunu söz verdiği süre içerisinde ödedi. Bu nedenle en kısa süre içerisinde kendisine ulaşarak, ondan özür dilemeyi düşünüyorum.” Bu sözleri duyunca, kalplere ve vicdanlara dokunduğumu anladım. Hem üzüldüm hem de buruk bir sevinç yaşadım. Eski THY Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı Bey’den aldığım ve “Sevgili Oktay,” diye başlayan mesajında; “Kitabını büyük bir zevkle okurken bazen güldüm bazen de hüzünlendim. Bizler farkında olmadan sizlere göre cennette yaşamışız. SHGM, sözünü ettiğin o yıllarda, kısıtlı imkânlara rağmen, çok güzel işler de yaptı. Kitabı içinden geldiği gibi ve yüreğinle yazmışsın, çok güzel olmuş, tarihe not düşmüşsün. Ben de yaşadığınız olayların birçoğunu ya duymuştum ya da yakinen şahit olmuştum. Sevgiler.” diye yazdığını görünce kendisine bir kez daha saygı duydum.
Gazeteci Hemşerim Baki Karakol’dan aldığım mesajda “ Oktay bey; 14’üncü sayfanın son paragrafını okuyup, 15’inci sayfada ‘o Şöregel Ovası’nın…’ sözcüklerine geldiğimde, inanın doğam düğümlendi, sesli okuyordum sesim tıkandı, gözlerim doldu… kitabınız elimde kala kaldı…Akyaka yıllarıma, çocukluğuma gittim, anılarımda kulaç attım…Teşekkür ediyorum… Kendini okutan bir kitap… Emeğinize sağlık…Birkaç saat önce yaşadığım, daha doğrusu, yaşattığınız olayı sizinle paylaşmak istedim…Sevgilerimle” duygu dolu ifadeleri görünce benim de gözlerim doldu.
Eski müsteşar yardımcılarımızdan Mustafa Fırat Bey’in kitabı okuduktan sonra büyük bir şaşkınlıkla ve hayretler içerisinde bana, “Oktay, ben APK başkanıyken SHGM bizim bir alt katımızdaydı, müsteşar yardımcısı olduğumda ise hemen yan binamızda. Siz SHGM olarak bu olayları, stresi ve gerilimi hangi ara yaşadınız?” diye sorunca ona “Vallahi Müsteşarım büyük çoğunluğunun detaylarını ben de kitabı yazarken hatırladım. Yoğun iş akışı içerisinde yaşadıklarımızın acısını veya sevincini bile yaşayamamışız.” dediğimi hatırlıyorum.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Hocamdan aldığım mektupta; “Şahsıma imzalı olarak göndermek nezaketinde bulunduğunuz ‘Havada Ahkam’ adlı kitabınızı aldım. Teşekkür ederim. Bu vesileyle çalışmalarınızda başarılar, sağlıklı ve mutlu günler dilerim” ifadelerini okuyunca, işte budur… hocam her zaman olduğu gibi yine farkını ortaya koydu dedim.
Yine aynı şekilde, eski SHGM ve DHMİ genel müdür yardımcılarından Prof. Dr. Yıldırım Saldıraner’in, telefonda, “her şeyi yazmışsın, ama her şeyi…” dediğinde, ses tonunda onun şaşkınlığını ve benim için endişe duyduğunu, Akrobasi Pilotu Ali İsmet Öztürk’ün kitabı okuduktan sonra sosyal medyada ki, “SHGM, Genel Müdür Eski Yardımcısı Sayın Oktay Erdağı Bey’in 416 sayfalık ‘Havada Ahkam’ isimli kitabının tamamını az önce okudum…Hımmm! ki ne Hımmm,” şeklindeki paylaşımından bizim içerisinde bulunduğumuz bu ahval i şeraite rağmen normal işlere nasıl vakit ayırabildiğimizin şaşkınlığını yaşadığını, Yusuf Zengin’in beni arayarak kendi yayın gruplarında istediğim zaman yazılar yazabileceğimi ve kapılarının her zaman bana açık olduğunu söylemesi, ayrıca kızı Deniz Zengin Bursalı’nın da koşar adım gelip kitabımı satın alarak bana imzalatması övgüye değerdi.
Bütün bunların yanı sıra beni arayarak kendisiyle ilgili yazdığım olayları hatırlayamadığını söyleyenlere cevabım ise şöyle oldu: “Senin hatırlayamaman çok normal; çünkü sadece kendi hatırladıklarımı yazdım. Senin öylesine söylediğin herhangi bir şeyi hatırlayamamandan daha doğal ne olabilir. Ancak şundan emin ol ki bu kitapta hikâyesini yazdığım her olay veya her söz beni yaralamıştır, uykusuz bırakmıştır, kırmıştır ve bende iz bırakmıştır. Tüm bunları hatırlamam bundandır.” “Sen zaten beni sevmiyordun, sevmemiş olabilirsin ancak,” diyenlere karşılık, “Ben seni sevmemiş olsaydım adını bırak bu kitaba yazmayı, çamurun içinde görsem üzerine basıp geçerdim. Senin tek sorunun var: o da olan bitenin bir gün yazılabileceğini hesaba katmamış olmandır. Şimdi bunlar yazılınca boşluğa düştün” cevabını verdiğimde sanki biraz mahcubiyet duymuş gibi oldular.
Benden methiye bekleyenlerin hayal kırıklığına uğradıklarını anladım. Gerek ilk kitabımda gerekse de bu kitabımda benden methiye bekleyenlere tek bir önerim olacak: çocukluğum âşıklık geleneğinin en iyi şekilde yaşandığı Kars’ta geçti. Âşıklık sanatını ve geleneğini bilenler iyi bilir; âşıklık geleneğinde terifleme (methiye) denen bir türkü biçimi vardır. Düğün, sünnet veya diğer törenlerde insanlar âşıklara para vererek dostları ve yakın arkadaşları için methiye (terifleme) söyletirlerdi. Bu kitabı yazmaktaki amacım kimseye methiye (terifleme) düzmek değil. Kim daha iyi genel müdürdü? Kimin döneminde daha çok iş yapıldı? Hangi daire başkanı veya şube müdürü SHGM’yi dolayısıyla vatanı kurtardı? Bunları çok merak edenler SHGM’nin veya diğer havacılık kuruluşlarının her yıl yayınladıkları raporları veya TÜİK’in istatistiklerini inceleyebilirler. Bu da tatmin etmiyorsa, Türkiye’nin doğusunda oturanlar Kars Alpaslan Lisesi’nden okul arkadaşım olan Âşık Günay Yıldız’a, batısında oturanlar ise çocukluktan beri yakinen tanıdığım Âşık Maksut Feryadi’ye selamımı ileterek kendileri için birer terifleme (methiye) söyletip hesabı da bana yazdırabilirler.
Havada Ahkâm’ın devamı niteliğindeki bu kitap da ilk kitabımın ön sözünde belirttiğim amaç ve ilkeler doğrultusunda kaleme alındı. Anlatılan olaylar 2002-2008 yılları arasını kapsamaktadır. Ayrıca bu kitapta yazdığım konular ile ilgili olarak, geçmiş yıllarda çeşitli dergilerde, internet sitelerinde ve gazetelerde yayımlanan makalelerimin yazıldığı tarih itibarıyla ve konuların yazıldığı günlerin koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğinin bilinmesini isterim. Yazım esnasında olayların kronolojik akışından ziyade birbirleriyle bağlantıları ve makalelerin bu olaylarla ilişkilerine önem verildi.
Çalışma hayatımda bu kitabı yazabilecek kadar temiz kalabilmeme yardımcı olan ve bana azim ve cesaret veren Allah’a hamd olsun. Aynı şekilde bu kitabı yazabilmeme olanak sağlayan Yüce Atatürk’ün manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum. Onun kurduğu Cumhuriyet’e her zaman minnettarım.
Bu kitabı yazarken, katkılarından dolayı çok değerli aileme ve redaksiyonunda bana yardımcı olan Anadolu Ajansında uzun yıllar çalışan Safa Tekeli Bey’e çok teşekkür ederim. Yine aynı şekilde ilk kitabıma veya bu kitaba ilişkin olarak eleştirileri, ilave görüş ve önerileri olan okuyucularımın veya bu kitapta adı geçenlerin, (oktay.erdagi@gmail.com) adresine bu görüşlerini göndermeleri hâlinde bir sonraki baskılarda dikkate alınarak gerekli düzeltmelerin, ilave veya çıkarmaların yapılacağından emin olabilirler.