Salı, Kasım 26, 2024

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

Olası ABD ambargosundan en fazla Türk Hava Kuvvetleri etkilenecek

Deniz güvenliği uzmanı Mehmet Cem Demirci, S-400 krizi ile gündeme gelen CAATSA başta olmak üzere uygulanması söz konusu ABD ambargosunu ve olası etkilerini euronews için değerlendirdi.

Demirci’nin S-400 krizi üzerine değerlendirmesi;

ABD tarafından açıklamalardan da açıkça anlaşılacağı üzere Washington yönetimi Türkiye’nin S-400 alımını sadece bir silah tedarik projesi olarak değerlendirmiyor, bu tedarik ile Rusya’nın Türkiye üzerinden NATO ve ABD savunma sistemine arka kapıdan eklemlenmesi olarak görüyor ve stratejik bir taviz elde edeceğini düşünüyor. S-400 projesi sayesinde, Türkiye’de uzun yıllar kalıcı olacak çok sayıda Rus askeri personelinin, Türkiye’nin ABD’den alacağı 100’den fazla F-35 savaş uçağı hakkında kritik bilgileri elde edeceği ve bu bilgilerden karşı silah ve sistemler geliştirmek için yaralanabileceği öngörülüyor.

ABD’nin 2017 yılında yürürlüğe koyduğu Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act (CAATSA) yasasına göre ABD Başkanı, Amerika’nın düşman veya rakip gördüğü ülkelere ve dolayısıyla bu ülkeler ile mali ilişkide bulunan özel/tüzel kişilere karşı mali yaptırımlar uygulama kararı alabiliyor. CAATSA’nın 235. maddesinde belirtilen yaptırımlar genellikle finansal konuları içeriyor ancak ABD’nin silah ithaline ve ABD’nin söz hakkı bulunduğu silah sistemlerinin üçüncü ülkelere ihracatına da kısıtlamalar getirilebiliyor.

Üst düzey ABD’li yetkililer, Rusya’dan S-400 sistemini satın alması durumunda Türkiye’ye de CAATSA kapsamında bazı ciddi yaptırımların uygulanacağını sık sık gündeme getiriyor. ABD Başkanı(nın onayıyla 15 Şubat 2019’da yürürlüğe giren 2019 mali yılı harcamalarına yönelik kanunla, yaptırımların somutlaştırılması yolunda önemli bir adım atıldı. Daha önceden Kongre tarafından onaylanan ve Türkiye’nin S-400 alımının etkilerini inceleyen rapora, Türkiye’ye karşı CAATSA kapsamında uygulanabilecek yaptırım planlarını içeren bir kısmın eklenmesine karar verildi. Ayrıca aynı kanunla, S-400 alımı konusunda Kongre(ye sunulacak ek raporun en son tarihi olan 1 Kasım 2019’a kadar Türkiye’ye F-35 teslimatı da durduruldu. Bu gelişmeler ABD yönetiminin, Rusya’dan S-400 alma yönünde kararlılığını ortaya koyan Türkiye’ye karşı ciddi yaptırımlara başvuracağını gösteriyor.

TSK içinde ABD’ye en bağımlı birim Hava Kuvvetleri

Bir silah ambargosunun veya yaptırımların uygulanması durumunda bu durumdan en çok TSK içerisinde ABD’ye bağımlılığı en yüksek seviyede olan Hava Kuvvetleri etkilenecektir. Bu durum, ABD ile uzun yıllardan beri devam ettirilen savunma işbirliğinin bir doğal sonucudur. Bu nedenle ABD tarafından uygulanacak yaptırımları sadece F-35 uçaklarının satışının engellenmesi olarak görmek gerçek durumu tam olarak yansıtmayacaktır.

Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde gövde ömürleri dolmak üzere olan 50 civarında F-4 2020 savaş uçağı bulunmaktadır. Diğer yandan envantere on yıllar önce giren F-16 savaş uçaklarının bir kısmının gövde ömürleri ise yakın zamanda dolacaktır. Türkiye’nin üretim ortaklığı seviyesinde uzun süre önce katıldığı F-35 savaş uçaklarından beklentisi, ömrü dolmak üzere olan bu uçakların yerini çok daha güçlü bir silah sistemiyle doldurmaktı. F-35’ler, S-300, S-400, Patriot ve SAMP/T gibi yeni nesil hava savunma sistemlerine karşı kullanılabilecek az sayıda savaş uçağından biri olarak değerlendiriliyor.

Türk Hava Kuvvetleri’nin vurucu gücünü ve savunmasının temelini 240 civarında olan ABD yapımı F-16 savaş uçakları oluşturuyor. Bu uçakların faal tutulması üretici ülkeden temin edilecek yedek parçaların sürekli temin edilmesine bağlı. F-16 uçakları üzerindeki aviyonik sistemler kapalı-kutu şeklinde tasarlanmıştır. Arıza yapmaları durumunda ABD’ye gönderilmeleri veya yerlerine yedek sistemlerin alınması gerekmektedir.

Ambargo durumunda uçak ve radarların yazılım ihtiyacı da karşılanamayabilir

Ambargo durumunda radar veya silah sistem arızası yapan uçaklar harekât kabiliyetlerini büyük oranda kaybedeceklerdir. Ayrıca uçakların sistemlerinin yazılımında ihtiyaç duyulacak güncellemeler de yapılamayacaktır.

Bu koşulların oluşması durumunda Türk Hava Kuvvetleri saldırı ve savunma kapasitesinde zafiyet yaşayacaktır. Benzer bir durumu İran Hava Kuvvetleri 1979 Devrimi’nden sonra ABD yapımı F-4 savaş uçaklarının idamesinde yaşamıştı. Yedek parça temininde ABD ile yaşanabilecek sorunlar Almanya, İsrail gibi ülkeler için de söz konusudur. S-400’ler alındığında Rusya için de aynı koşullar geçerli olacaktır.

Lazer tipi güdüme sahip füzelerin çoğu ABD menşeli

Sıkıntı yaratabilecek bir diğer konu ise GPS, lazer tipi güdüme sahip hassas mühimmatın büyük çoğunluğunun ABD menşeli oluşu. Bu mühimmatlar kullanıldıkça ABD’den acil talep yapılıyor. ABD’deki bürokratik yavaşlıklar ancak ABD yönetiminin desteği ile aşılabiliyor. JSOW (Joint Stand-off Weapon) akıllı mühimmatının, stand-off, yani göz teması olmadan çok uzak mesafelerden hedefe atılabilmesi için kriptolu GPS bilgilerinin belirli aralıkla ABD yetkilileri tarafından güncellenmesi gerekiyor. Güncelleme yapılmadığı takdirde tek atımlık maliyeti beş milyon dolardan fazla olan füze hedefe GPS bilgilerini kullanarak gidemiyor.

En az savaş uçakları kadar önemli stratejik silah sistemleri olan Havadan İhbar Kontrol Uçakları ve Havada Yakıt İkmali Uçakları da ABD’den ithal edilmiştir. Ambargo uygulanması durumunda F-16 uçakları için karşılaşılabilecek sorunlar bu uçaklar için de geçerli olacaktır.

NATO’ya entegre olmayan sistem Yunanistan’daki gibi izole bir sistem olarak kalır

Türk Hava Kuvvetlerinin ABD sistemleri yerine Rus ve Çin sistemleriyle teçhiz edilmesi kısa ve orta vadede gerçekçi değildir. Bu çapta büyük bir dönüşüm yapılması için 30-40 yıl süreye ve yüz milyarlarca dolar ekonomik kaynağa ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca S-400’ler alınsa dahi, Yunanistan’ın Rusya’dan daha önce satın aldığı S-300 hava savunma sistemi konusunda yaşadıkları önemli bir örnek teşkil ediyor. NATO sistemine entegre edilemeyen S-300 sistemi Girit adasında ancak izole bir sistem olarak mevcudiyetini devam ettirebiliyor.

Sonuç olarak; ABD’nin Türkiye’ye bir silah ambargosu veya geniş çaplı silah tedarikini kısıtlayacak yaptırımlar uygulaması ihtimalinde bu durumdan en fazla Türkiye’nin hava gücü etkilenecektir. Bu girişimin, Suriye ve Doğu Akdeniz’de özellikle caydırıcılığına en fazla ihtiyaç duyulacak bir dönemde hava gücünü büyük oranda zafiyete uğratmak gibi sonuçlar doğuracağını görebilmek için Türkiye’nin savunma ve dışişleri bürokrasisi yeterli kurumsal hafızaya sahiptir.

Facebook ile Yorum Yapın

ÇOK OKUNANLAR