İsrail Güvenlik Kabinesi’nin en mahrem odalarında bugünlerde çetrefilli bir tartışma sürüyor. İsrail’in F-35 uçakları alma planı bazı karar vericiler tarafından ciddi şekilde sorgulanıyor. Öyle ki kimi savunma yetkilileri bile sözleşmenin büyüklüğünü ve kapsamını gönülden desteklemiyor. Öte yandan askeri teşkilatın büyük çoğunluğu, bilhassa da hava kuvvetleri F-35 alımını destekliyor. Bu yetkililere göre İsrail Orta Doğu’daki hava üstünlüğünü sürdürmek istiyorsa – ki bu her geçen yıl zorlaşıyor — F-35 uçakları yaşamsal önem taşıyor.
Lockheed Martin şirketiyle yapılan anlaşmanın üçüncü aşaması da onaylanırsa İsrail hava kuvvetlerinde planlanan F-35 sayısı 50’ye ulaşacak. Hâlihazırda iki filo almış olan İsrail 17 uçak daha alma opsiyonuna sahip.
17 uçaklık yeni filonun alımı Kabine tarafından henüz onaylanmamış olsa da hükümet uçaklarla ilgili tüm yan ekipman alımlarını onayladı. Mevcut tartışma uçak alımının tamamlanıp tamamlanmaması konusunda. İlk teslimatın bu yılın sonunda yapılması planlanıyor.
Kaynak Kodu Yok Ama Kendi Silahını Kullanabilecek
Tartışmalar sürerken yöneticilere çeşitli merciler tarafından bir dolu rapor, istatistik ve analiz sunuldu. Bunlara göre uçağın performansı bedeli 100 milyon doları aşan bir uçaktan beklenenin çok altında. İddialara göre uçağın bin 200 kilometre gibi yetersiz bir menzili, görünmezlik özelliğiyle ilgili sorunları ve düşük bir silah yükü kapasitesi var. Ancak en büyük sıkıntı ABD’nin uçağın kaynak kodlarını kimseye vermemesi. Bunun anlamı şu: Uçağı satın alan hiçbir ülke uçağın “beyninde” neler olduğunu bilemeyecek, işletim sistemini kontrol edemeyecek.
İsrail hava kuvvetleri ise bu iddiaları tümden reddediyor. İsrail hava kuvvetlerinin en tecrübeli pilotları ve uzmanları F-35’lerin performansını inceledi ve test etti. Sonuçtan memnun kaldıkları söyleniyor. İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Amir Eşel İtalyan meslektaşlarına bile danıştı. F-35’lerle İtalya-ABD rotası dâhil uzun uçuşlar yapan İtalyanlar, uçağın iddia edilenin çok ötesinde bir menzile sahip olduğunu bildirdiler.
İsrail-ABD ilişkileri son yıllarda hayli çetrefilli ve hassas bir hâl aldığı için İsrail hava kuvvetleri uçakla ilgili tüm konularda tam bir bağımsızlığa sahip. İsminin gizli kalmasını isteyen kıdemli bir savunma yetkilisi Al-Monitor’a şöyle konuştu: “F-35 operasyonel saldırılar haricinde İsrail dışına çıkmayacak. Uçağı bakım için motorun üretildiği ABD’ye veya Türkiye’ye gönderme niyetinde değiliz. Amerikalılar bu konuda anlayış gösterdi, bizim de onlardan yana herhangi bir şikâyetimiz yok.”
Bir diğer hassas konu uçağa takılacak İsrail yapımı silahlardı. Fakat bu mevzu da çözüldü. Varılan anlaşmaya göre Amerikalılar ikinci F-35 partisine özel ekipmana sahip bir “test uçağı” koyacak. Bu sayede İsrail uçakta yapmak istediği tüm değişiklik ve ilaveleri diğer tüm savaş uçaklarında olduğu gibi test edebilecek, denemeler yapabilecek.
İsrail hava kuvvetleri anlaşmanın genelinden memnun görünüyor. Bir diğer üst düzey kaynak yine kimliğinin gizli kalması kaydıyla şöyle konuştu: “Niteliksel avantajımızı korumanın başka yolu yok. Bu uçağın şu an dünyanın en gelişkin savaş uçağı olduğundan kuşku yok. Mevcut koşullarda İsrail’in bu uçağı almama gibi bir lüksü olamaz.”
Orta Doğu Hızla Silahlanıyor
Savunma teşkilatının kıdemli isimleri, Orta Doğu’da sadece son dört yılda imzalanan silah anlaşmalarının 200 milyar doları bulduğuna dikkat çekiyor. Bir kaynak şöyle diyor: “Böyle bir şey daha önce görülmüş değil. Anlaşmalar Mısır ve Suudi Arabistan gibi savaş hâlinde olmadığımız ülkeleri de kapsıyor. Mısırlılar iki MiG filosu, bir Rafale filosu ve muazzam miktarda Rus S-300 uçaksavar füzesi aldı. Suudiler ise F-15’lerin en gelişkin son modelinden 154 adet aldı. Körfez ülkeleri de büyük miktarlarda son teknoloji silahlar alıyor. Burada aslında bu ülkelerin stratejik pozisyonlarını yükselttiğinden söz ediyoruz. Mısır’la barış anlaşmamız var ama İsrail’in onlar için hâlen başlıca referans noktası olduğundan kuşku yok. Mısır bu silahları Sudan yüzünden veya Sina’daki İslam Devleti tehdidinden dolayı almıyor. Olabilecek her türlü senaryoya, her türlü radikal değişime hazırlıklı olmamız lazım. Başka seçeneğimiz yok.”
Öte yandan İsrail hava kuvvetleri de kendi içinde kapsamlı bir stratejik ve operasyonel değişim geçiriyor. Hava kuvvetlerinden kıdemli bir yetkili bunu Al-Monitor’a şöyle anlatıyor: “Son dört sene içinde her bir uçağımızın saldırı kapasitesini dört kat artırdık. Bu rakamı sindirmek zor olabilir ama bu bir gerçek. İkinci Lübnan Savaşı’nda gerçekleştirdiğimiz toplam saldırı sayısını şimdi 36 ila 48 saat arasında gerçekleştirebiliriz.”
Savaş uçaklarının sayısının eskime nedeniyle sürekli azaldığı düşünülürse bu rakamlar daha da çarpıcı hâle geliyor. Aynı yetkiliye göre “İsrail uçaklarının operasyonel hız ve isabeti birkaç yıl öncesine göre bile bugün daha yüksek.”
Bölgede Etkili Hava Kuvveti Sayısı Artıyor
Hava kuvvetleri İsrail’in kuzeyindeki gelişmeleri ciddi bir kaygıyla izliyor. Hava kuvvetlerinden kıdemli bir yetkilinin deyimiyle Suriye, Lübnan ve Türkiye üzerindeki semalar “hiç olmadığı kadar kalabalık”. Yakın zamana kadar Suriye ve Lübnan semalarında sadece İsrail’in önemli varlık gösterebildiğini söyleyen yetkili “Şimdi Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar, Ürdünlüler, Suudiler ve uluslararası koalisyon güçlerinin yanı sıra Rus hava kuvvetleri de tüm gücüyle orada. Gelmeyen kim kaldı ki?” diyor.
İsrail’i en çok Rus savaş uçaklarından kaygılanması şaşırtıcı değil. Rus ve İsrail hava kuvvetleri arasında sağlanan son derece hassas iş birliği hakkında çok şey yazılıp çizildi. Ruslar o günden bu yana İsrail hava sahasına iki defa yanlışlıkla girdi. Her iki olayda da rutinin dışına çıkan İsrail füzelerin düğmesine basmadı, Rus pilotlara özür dileyerek geri dönme imkânı tanıdı.
Yüksek rütbeli bir askeri kaynak kimliğinin gizli kalması kaydıyla bu konuda şöyle diyor: “Tel Aviv üzerinde uçan bir Rus jetini bile vurmayız. Ruslar bizim radarlarımızda ‘düşman’ veya ‘avcı’ olarak değil, ‘komşu’ olarak görünüyor. Ruslarla eş güdüm hâlindeyiz. Dolayısıyla ne bizim onlarla dalaşmamız ne onların bizimle dalaşması için bir sebep var. Rusların havadaki varlığı İsrail hava kuvvetlerinin manevra kabiliyetini ne riske atıyor ne de kısıtlıyor. Bunun gelecekte de böyle devam edeceğine inanıyorum.” Yetkili böyle söylese de ifade şekli bu öngörünün gerçekleşeceği konusunda tam anlamıyla emin olmadığı izlenimi bırakıyor. (Al-Monitor)