Kenya’da tatile giden iki arkadaştan biri anlatmıştı… Kumsala yakın egzotik bir otelin bungalovlarından birine yerleşirler.
Ertesi sabah bikinilerini giyer heyecanla oteli keşfe çıkarlar, biraz güneş, biraz yüzme, fazlaca merak!
Erken saat olmasına rağmen havuzun etrafı oldukça kalabalık, boş şezlonglardan çoğunluğuna da havlu atılmış görünce gülerek;
-Aaa aptallara bak, bu bembeyaz kumlar, pırıl pırıl deniz varken havuz da nesi!
Diyerek kendilerini kumsala atarlar, kumlara uzanırlar ve yol yorgunluğu ile uyuyakalırlar.
Bir müddet sonra ise hiç akıllarına gelmeyen gel-git hareketini hissederek uyanırlar, yükselen dalgalar mercan resiflerinde yavaşladığından incecik bir tabaka halinde türlü deniz canlısı ve yüzlerce yengeç ile birlikte yattıklarını görerek çığlık çığlığa otele kaçışırlar.
Afrika gizemli bitki örtüsünün, akvaryum gibi suyun derinliklerindeki canlı çeşitliliğinin, hayvan ve insan renklerinin yanısıra, türlü çeşitli tehlike tuzakları barındırmaktadır. Ufacık bir sinek hayatınıza mal olabilir ya da vahşi bir insana veya hayvana bir öğün yemek de olabilirsiniz.
Bilindiği gibi birlikte getirebileceğiniz ya da getirmeye bile fırsat kalmadan yaşamınızı yitirebileceğiniz salgın hastalıklar da cabası.
Uçtuğum yıllarda henüz Afrika kıtasında sayılı birkaç ülkeye sefer yapmamıza rağmen gerekli aşılar yapılır, gerekli güncel uyarıları içeren duyurular briefing odasına asılır veya Kontrol Kabin Memurları tarafından verilir, Sorumlu Kabin Amirleri ekiplerini briefing sırasında mutlaka bilgilendirirdi.
Özellikle Hac zamanı Afrika’dan Hac amaçlı giden ve dönen hacılar potansiyel salgın hastalık taşıyıcıları idiler.
Soğuk bir İstanbul kışı gününde uçağımızın, Afrika’nın güneyinden kuzeyine kızgın güneşi ile genleşmiş gövdesi yorgun kanatlarıyla süzülerek kavruk tekerleriyle piste değdiğinde ekvator çizgisini kaçıncı kez aşmamdı hatırlayamıyorum.
Hatırladığım ya da unutamadığım tek şey, uçak körüğe yanaştığında renkli kumaş parçacıkları içinde bitter çikolataya krema sıkılmış gibi dişleri ve pörtlemiş gözakları ile bağırmakta olan siyahi bir dev adam.
Güney Afrika da beyazlarca Black Machine (kara makine) diye adlandırılan bu dev adamın ne dediği, niye bağırındığı hakkında hiçbir fikrimiz yok!
Biz anlamamakta direndikçe, o anlatmakta inat ediyor ve hırsla bağırıyor.
Tekrarladığı kelimelerden kulağımıza aşina yalnızca ishal (Türkçe) ve poison (İngilizce zehir).
Ekonominin 2 L kapısında görevli arkadaş uçağın durmasını beklemeden onun kendisini tuvalete attığını belirtince, bu aşina kelimeler de anlam yükleyerek, zehirlenmiş olabileceği veya bir enfeksiyon hastalığı olabileceği endişesiyle yer görevlisinden Doktor isteğinde bulunuyoruz.
Çok geçmeden ilk yardım ekibi geliyor, yolcu hala anlamsızca kelimelerle bağırınıyor ve tansiyon aletini takmalarını çırpınarak engelliyor.
O sırada yolcular diğer koridordan uçağı terkederken arkalarda oturmuş olan bir siyahi yolcu geçerken dev adama kulak kabartarak araya giriyor ve bizlere İngilizce ; “bir dakika “ diyor,
“O doktor istemiyor, hasta da değil, çantası çalınmış…”
Şaşkınlıkla bakakalıyoruz. Derken 2 Left de görevli arkadaşımız ; “Çanta mı, bu mu? “ diyor ve B/C arkasındaki ara bölmeden önce kendi çantasını çekiyor ve sonra da yolcununkini çıkarıyor ortaya.
Dev adam o an içinde ne olduğunu ölesiye merak ettiğim çantayı kucaklıyor sevinçle. Tuvalete giderken koridora çıkarıp bırakınca oradaki arkadaşımız alıp araya koyuyor ve iniş hazırlığında kendi çantasını öne alınca çanta görünmez oluyor.
Ve öğreniyoruz ki Swati dilinde bizim ishal olarak algıladığımız İsela hırsız, poison diye kulağa gelen emophoyisa ise polis demekmiş ve dev adam bizlere pörtlek gözlerini açarak “ çantam çalındı, hırsız var, polis çağırın!“ dermiş…
Kıssadan hisseye… Her bir duyuru ve talimatı deklare ederdik… Ben Delhi de havuz başında kahve bardağıma üşüşen karasineklerden dizanteri geçirdim, bir arkadaşım uçaktaki tuvaletten hepatit, iki arkadaşım tifo oldu ve daha duymadıklarım da cabası…
Özel sigortamız yoktu. Devlet hastanelerinde türlü zorluklarla olduk tedavilerimizi.
İdari birimlerimiz kulaktan kulağa duydular ve duymakla yetindiler…
Biz yine de uçtuk. ..
Yıl 2015 bizden sonrakiler de uçuyorlar ve uçacaklar.
Çok ucuz bir hayat ve
Globally yours
Personally employers
Employees just collect the memories…
Sıtma nedeniyle kaybettiğimiz arkadaşımızı rahmetle anıyor ve tedavisi devam eden arkadaşımıza acil şifalar diliyorum…
Oya Güler
ARFAA Kurucu Başkan /THY Emekli Sorumlu Kabin Amiri