Modern askeri literatürde iki önemli doktrin vardır ve bunlar ülkelerin bağımsızlık ve egemenliklerini korumak için olmazsa olmaz parametreleridir.
Zira modern savaş stratejilerinde, bir ülke veya bölgeye müdahale etmeden önce o bölgenin hava sahasını kontrol altında almak şarttır. Yakın tarihte Körfez Savaşları bunun en bariz örneklerindendir. Bu doktrinlerden biri hava üstünlüğü (airsuperiority) ve diğeri de hava egemenliğidir (airdominance). Hava üstünlüğü, kendi hava sahasını bir yabancı uçak tarafından ihlal edildiğinde, kendi savaş uçaklarını yollayarak gerek uyarı gerekse it dalaşına girerek istenmeyen uçağı bölgeden uzaklaştırmayı başarmak veya imha ederek kendi hava sahasında taktik üstünlüğü elde etmek demektir. Hava egemenliği ise bir ülkenin daha stratejik bir düzeyde, kendi hava sahası içerisinde herhangi bir istenmeyen uçan cismi etkisiz hale getirme yeteneğine denir. Bu bir uçak olabileceği gibi, düşman İHA, SİHA veya düşman tarafından fırlatılan havadan-karaya ya da karadankaraya füze de olabilmektedir.
Türkiye bölgede hava üstünlüğü konusunda şimdilik güçlü olsa da dışarıdan fırlatılan bir füze saldırısına karşı bölgede en zayıf durumdadır. Devlet, bu acil ihtiyaç doğrultusunda, 2017’de Rusya’dan piyasa da bulunan en etkin uzun menzilli hava ve füze savunma sistemlerini almak için el sıkışmıştır. Savunma Sanayii yetkilileri, S-400’lerin 2019 da geleceğini ve Kasım ayında operasyona başlayacak ilk iki sistemde Türkiye’nin dost/düşman tanıma yazılımlarının entegre edileceğini ve sistemlerin Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacağını belirtmektedir. Bu sistemler, Türkiye’ye bölgede ciddi derecede stratejik üstünlük kazandıracaktır. Ancak, Türkiye’nin bu hamlesine şiddetle karşı çıkan devlet, ABD’dir.NATO için tehlikeli mi?
ABD itiraz gerekçelerini şöyle izah ediyor:
1- NATO’ya üye bir ülke Rus yapımı bir silah kullanmamalı,
2- NATO hava savunma sistemine S-400’ler entegre edilemez. Buna ek olarak Pentagon, S-400 sistemi aldığı takdirde Türkiye’ye F-35 savaş uçağının verilmeyeceğini hatta bir silah ambargosu uygulayacağını belirtmektedir.
Komşu ülkelerden Yunanistan’ın S-300 sistemlerini kullanmasının yanında Slovakya ve Bulgaristan’ın benzer silah sistemleri kullandığı açık bir gerçektir. Bu sistemleri zor olsa dahi NATO’nun hava gözetim sistemine dahil edebilmişlerdir. ABD bunun farkındadır. O zaman Türkiye’ye karşı neden bu kadar sert tavır sergilemektedir? S-400 sistemleri Türkiye’ye gelirse neler olur, neler değişir onun üzerinde duralım.
S-400 hava savunma sistemleri çok karmaşık radar sistemleri kullanıyor ve farklı füzeler kullanarak hedefi imha etme kabiliyetine sahipler. Hedefin özelliklerine göre otomatik olarak fırlatılacak füzeyi seçebiliyor. Bu üstün radarlar ve füze sistemlerinden dolayı Hatay’da konuşlu bir sistem 600 km uzaklıktan bir hedefi takibe alabilmekte yani hemen hemen bütün Suriye, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın hava sahasını aynı anda tarayabilmektedir. Bunun gibi İzmir’de konuşlandıran bir sistem Batı Akdeniz, Ege dahi bütün Yunanistan’ın hava sahasını tarama becerisine sahiptir. Bu sistemler herhangi bir uçan cismi 400 km mesafeden kilitleyip onu 250 km mesafede imha edebilmektedir. Yani bu sistemler Türkiye’ye İran, Irak, Suriye, İsrail başta olmak üzere Ortadoğu’nun önemli bir kısmından gelebilecek tehditleri bertaraf edebilme yetisini vermekle kalmayıp, aynı zamanda Ege ve Doğu Akdeniz’de ve özellikle Kıbrıs etrafındaki tüm doğalgaz yataklarını kapsayacak şekilde Türkiye’nin rızası dışında askeri bir harekâta izin vermeyecek biçimde mutlak bir stratejik üstünlük sağlamaktadır.
ABD’nin rahatsız olduğu nokta belki de tam da budur. Çünkü Suudi Arabistan’a bile Patriot Hava Savunma Sistemleri veren ABD, Türkiye’ye satış konusunda yıllardır oyalama taktiği uyguluyor. Ya Pentagon ya da ABD Kongresi Türkiye’ye satışı önlemişlerdir.Terör koridoru planını bozacak Daha önce de Türkiye, Çin’den S-300 hava savunma sistemlerin bir eşiti olan HQ-9 almak istediğinde ABD baskısı sonucu vazgeçti. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400 anlaşmasının imzalandığını, ön ödeme yapıldığını açıklayınca, ABD’den yükselen seslerin dozu artmıştır. Rus tarafı da ilk sevkıyatı 2019 yılın ortasında yapacağını ve Kasım ayında göreve başlayacağını söylemektedir.
ABD Türkiye’ye Patriot’ları vermemek için yıllardır oyalarken, Türkiye’nin S-400 sistemlerini kullanmasının Washington’u kızdıracağı açıktır. Ki ABD’li uzmanlar da S-400’ün Patriotlardan daha üstün bir hava savunma sistemi olduğunu kabul etmektedirler. Ayrıca S-400 sisteminin Türkiye’ye gelmesi ve Türk ordusu tarafından etkin olarak kullanılması, ABD’nin Fırat’ın doğusuna sevk ettiği 23 bin tır silahla kurmak istediği terör koridor planını da oldukça zorlaştırır. Mesela diyelim ki Türkiye, Suriye’nin kuzeyini uçuşa yasak bölge olarak ilan etti. Bu adımı atması halinde Türkiye’nin elinde bunu gerçekleştirmek için şu anda pek silah yok. S-400 sistemlerin gelmesi ile Türkiye sadece kendi kara ve deniz sınırlarını değil, aynı zamanda Suriye’de terörden temizlediği bölgenin güvenliğini de sağlayabilecektir.
Türkiye S-400 sistemleri ile F-35 jetlerini birlikte kullanırsa bu uçakların gerçekten S-400 radarlarına görünmez olup olmadığı da ortaya çıkar ve bunu öğrenen ilk ülke de Türkiye olacaktır. Pentagon’un korkusu da tam burada başlıyor.Pentagon’un asıl korkusu Şimdi gelelim ABD’nin silah ambargosu ve F-35 uçaklarını verip vermemesi konusuna ve bunu uygulamak için kullandığı gerekçelere… Evet, ABD eğer Türkiye’ye F-35 jetleri vermezse 2024’ten 2030 yılları arasında hava üstünlüğü konusunda Türkiye sıkıntı yaşayabilir. Çünkü ABD’nin 2023-2024 yıllarından itibaren Yunanistan’a F-16 uçakları vermeye başlaması muhtemel. Bu uçaklar TSK’nin elinde olan uçaklardan daha üstün özelliklere sahip. Ama Savunma Sanayii Örgütü’nün planına göre 2030 yılından itibaren özgün beşinci nesil milli muharebe uçakları (TFX) TSK’nin envanterine girmeye başlayınca bu sorunu da gidermiş olacaktır. ABD zaten epeydir Türkiye’ye gayrı resmi silah ambargosu uyguluyor. Özel Kuvvetler tarafından kullanılan tabancalar verilmiyor. TSK’nin elinde olmayan silahlar ise teröristlere veriliyor. Ama tarih şunu gösteriyor: Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana uygulanan her ambargolardan kârlı çıkan taraf Türkiye olmuştur. Çünkü yerli imkânlarla yerli üretimler ivme kazandı. F-35 uçakları da Türkiye için önemli ama alternatifsiz bir ürün değildir. F-35 üretiminde “kurucu” proje ortağı olarak Türkiye’nin de ciddi katkıları var. Projeden Türkiye’yi çıkarması ABD için hem maliyetli hem de zaman kaybı olur. Türkiye ABD’nin endişelerini de anlıyor ve bunlara gerekli önemi vereceğini taahhüt ediyor. Türkiye S-400 sistemleri ile F-35 jetlerini birlikte kullanırsa bu uçakların gerçekten S-400 radarlarına görünmez olup olmadığı da ortaya çıkar ve bunu öğrenen ilk ülke de Türkiye olacaktır. Pentagon’un korkusu da tam burada başlıyor. F-35 jetlerinin radar ve elektronik izleri Türkiye’deki S-400 sistemler üzerinden Rusya’ya gidebilir ve belki daha da önemlisi bu bilginin ortaya çıkmasının proje üzerindeki muhtemel etkilerini düşünüyordur… 1992 yılında başlayan F-35 programının 2070 yılına kadar kullanımda kalması öngörülüyor, bu süreçte üretime yönelik tedariklerle toplam bütçenin 1,6 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Halihazırda zaman ve bütçe açısından birçok kez Amerikan kongresinde ek süre ve bütçe alan proje, birçok kez iptal noktasına gelmiş; bugün bile artık iptal edilmesi büyük zararlara yol açacağından 2070’ten çok önce durdurulması öngörülmektedir. Bu durumda zaten ağır aksak giden, çok uzayan ve çok maliyetli olan projeyi Türkiye’nin elde edeceği S-400’ler tarafından “görülebilir/ vurulabilir” olması, sadece AB ülkelerine satılması öngörülen 5 bin adet F-35’ten gelecek 650 milyar dolarlık satışı da büyük sekteye uğratır. Konunun temeli buradadır. S-400’leri olan Türkiye’ye ABD’nin F-35 satmaması konusu ise başlı başına bir inceleme konusu olacak bir durum. Şu söylenebilir; ABD’nin bu tedbiri alması çok zor görünüyor. Türkiye’ye F-35’leri teslim etmemek, yani programdan çıkarmak F-35’lerin üretim ve teslimatlarını hem maliyetli hale getirir hem de süreleri tahmin edilemeyecek boyutta uzatır.
Ankara’nın hamlesi çok kritik Türkiye zaten bu endişelere çözüm üretebileceğini söylüyor. Envanterinde S-300 olan diğer NATO üyeleri bunu başarmış durumda. Yakın zamanda her şey belli olur, netleşir. Soğuk savaştan onlarca yıl sonra hâlâ o psikoloji ile hareket edenlerin pek bir kazanç elde edemeyeceğini düşünüyorum. Bugün Avrupa Birliği bile NATO dışında kendi ordusunu kurma planları içerisinde. Demek oluyor ki Almanya ve Fransa’daki siyasi irade de bunun farkındadır. Gerekirse, seneler önce İsmet Paşa’nın dediği gibi “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini alır”. Yaklaşık bir asır geçti, şimdi yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye de yeni yapıda daha güçlü ve önemli pozisyonda yerini alabilir, daha da etkin bir rol oynar. S-400 alımı, 96 yıllık Cumhuriyet tarihinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hem “İstikbal göklerdedir” hem de “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” doktrinlerine yönelik atılmış en büyük ve en cesur adımdır. Bu hamleye, dar bir bakış açısıyla yaklaşılmaması ve büyük fotoğrafın iyi okunması gerekli.
R. Onur Erim & WalId Mohammed / Dragoman Strateji