Havacılık ve inşaat sektörünün öncü firmalarından TAV Yönetim Kurulu Başkanvekili Sani Şener’e göre de su, Hatay Havalimanı için büyük problemdi.
Şener, Hatay Havalimanı’ndaki sorunu “pistin yeri yanlış” olarak açıklıyor.
“Yanlış olduğunu Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) de zamanında iletmiş” diyen Şener, limanın yerinin özel idare tarafından seçildiğini de hatırlatıyor.
Sorunun terminalde değil pistte olduğunu yineleyen tecrübeli iş insanı, “Burası Amik Gölü üzerinde. Etrafında bir geçinimsizlik su perdesi var. O perdede depremde kırıklar oluşmuş. Su bastı. Su basınca pist yarıldı” değerlendirmesini yapıyor.
Şener’in açıklamasına göre pistin tamiri için DHMi’ye yardıma TAV’dan da bir ekip gönderildi.
45 ayrı noktada parçalanma ve yarık
6 Şubat’ta depremle birlikte parçalanan, yardımların zamanında bölgeye ulaşabilmesi için kritik önem teşkil eden havalimanının tamirine 8 Şubat’ta başlanmış ve 12 Şubat’ta tamamlanmıştı.
Pist tamirine 150 kişilik ekiple katılan IGA, üç kilometrelik pistin 45 ayrı noktasında parçalanma ve yarık oluştuğunu açıklamıştı.
Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından mart ayında açıklanan “Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu”na göre pist kırılmış, apron ise ciddi şekilde hasar almıştı.
Havalimanının zemininde oturma tespit edildiğini söyleyen SBB, “Altyapı drenaj, elektrik ve mekanik sistemlerin çalışmadığı bilgisi alınmıştır” ifadelerine yer verdi.
Rapora göre hasarın tamiri için planlanan harcama 2,5 milyar lira.
“Sorun, uygulamadaki hatalardan kaynaklanıyor”
Sani Şener’e göre sorun çoğunluklar uygulamadaki hatalardan kaynaklanıyor.
“Bir yüksek mühendis olarak şunu söylemek isterim: Depremde bir binanın yıkılmaması, bir havalimanının bozulmaması, harap olmaması aslında çok kolay bir şey” diyen Şener, şöyle devam etti Independent Türkçe’ye verdiği röportajında:” Mühendisler ve yapımcılar kurallara uyarlarsa bir şey olmaz. Depreme dayanıklılık artık bilgisayarda yapılıyor. Bir binanın yapısına bilgisayarda deprem uyguluyorlar. Jeolojiciler zaten fay hatlarını biliyorlar. Jeoteknikçiler, jeolojicilerin verileriyle yapı arasındaki iletişimi yapıyorlar. Yapıcılar da bunu dizayn edip uyguluyorlar. Dizayn hataları da oluyor ancak bu durum, uygulamadaki hatalardan kaynaklanıyor. Çok basit kurallar uygulandığında hiçbir şey olmaz.” ifadelerini kullandı.“
Şener’in açıklamasına göre Türkiye’deki havalimanlarının depreme karşı dayanıklılığı genel olarak çok iyi.
“Deprem bölgesinde bir sürü havalimanı vardır. Adıyaman’ı mesela biz yaptık. Hiçbir şey olmadı çok şükür” diyen Şener, “DHMİ’ye iş yapan bir iş insanı olduğu için biliyorum, deprem bölgesindeki havalimanlarının hepsi kontrolden geçti” açıklamasını yaptı.
Dünyanın ilk “Yap-İşlet-Devret” projelerinden: Atatürk Havalimanı
Şener ile görüştüğümüz bir diğer konu ise tartışması kapandığından beri devam eden Atatürk Havalimanı.
İlk kez 1912’de askeri amaçla Yeşilköy’de hizmete açılan liman alanı,1933’te Ankara-İstanbul arası icra edilen ilk seferle “Yeşilköy Hava Meydanı” adıyla sivil uçuşlara açıldı.
1985’te yoluna, Atatürk Havalimanı adı altında devam etmeye başladı.
1997’de dünyada “Yap-İşlet-Devret” modeliyle gerçekleştirilen projelerin ilk örneklerinden olan İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali ihalesiyle TAV’ın tarihi de başlamış oldu.
DHMİ’nin 2005’te açtığı Atatürk Havalimanı’nın İç-Dış Hatlar Terminali, Katlı Otopark ve Genel Havacılık Terminali’nin işletme ihalesini, TAV Havalimanları Holding 3 milyar dolarlık rekor teklifle 15,5 yıllığına kazanmıştı. İşletmede yeni dönem 10 Haziran 2005’te başlamıştı.
2006 yılında yeniden yapılanan şirket, işletme ve yapım faaliyetlerini, TAV Havalimanları Holding ve TAV İnşaat olarak düzenlendi.