ABD’nin ve kongresinin, “Rusya’dan S-400’ler alınırsa F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesi” tehdidi acaba bir tehdit mi, yoksa Türkiye için bir şans mı?
Bunu ciddi ciddi tartışmak gerektiği kanaatindeyim.
Bana sorarsanız, okuduklarıma dayanarak söyleyebilirim ki, “Eğer tek yaptırım F-35’leri vermemek” olacaksa eğer Türkiye sırf bu nedenle S-400’leri almalı ve F-35 programından kazasız belasız çekilip bir de üzerine tazminat almalı.
Çünkü F-35 meselesi, tam bir rezalete dönüşme yolunda hızla ilerliyor.
Uçağın sipariş aşamasındaki görev tarifini yerine getirmekten çok uzak olması, uzayan süreçten ötürü maliyetlerin korkunç boyuta ulaşmış olması bir yana NATO çevrelerinde “Bu uçak olmadı ve olmayacak ama şimdiye kadar o kadar çok para harcandı ki, kimsenin vazgeçmeye yüreği yemiyor. Vazgeçtik demenin faturasını kimse üstlenmek istemiyor” diye zaten uzun süredir konuşuluyor.
Ancak F-35 projesinin ABD dışındaki NATO ülkeleri için çok da ciddi bir başka “sakıncası” var.
Artık çok açıkça biliniyor ki, F-35 bir casus uçak.
Ancak bu casusluk faaliyeti, NATO dışı ülkelere yönelik değil tam aksine kendini ABD’nin müttefiki zanneden ülkelere yönelik bir casusluk faaliyeti.
F-35, para verip bu uçağı envanterine katan ülkeleri izliyor ve bu ülkelerin askeri bilgilerini ABD’ye aktarıyor.
Bu söylediğim bir sır değil, yeni yapılmış bir buluş da değil.
Bunu ilk keşfeden, milyarlarca dolar verip, Hava Kuvvetleri’ne 40 kadar F-35 siparişi veren Norveç’in fark ettiği bir gerçek.
F-35’ler yaptıkları tüm görevlerin en ince ayrıntısına kadar tanımlarını, her görev sırasında ve sonrasında ABD’deki merkezi server’a aktarıyorlar.
Bu, uçağın görev tanımının bir parçası.
Norveç bu durumdan duyduğu rahatsızlığı saklamıyor.
Almanya, aralarında bunun da bulunduğu bir dizi gerekçe ile F-35 programından çekiliyor.
Fatih Altaylı’nın yazısının devamı için;Tıklayınız