Bağımsız Havacılar

TEKNOFEST Aslında Neydi? Atatürk Havalimanı Yıkılmak Zorunda mı?

Festivalde Ne Gördük

Milli duygularla harmanlanmış havacılık, uzay ve teknoloji temalı bir festival olarak gördük. Slogan olarak sürekli “ayakları yere basmayan festival” söylemini duysak da asıl slogan “Milli Teknoloji Hamlesi” idi. Bana 70’li yılların Milli Sanayi Hamlesi söylemini hatırlattı.

Organizasyonun içinde Milli Savunma Bakanlığı’ndan bir komite olunca gösteri ekipleri ve statik sergilenen uçakları izleyip gözlerimizi şenlendirmek kaçınılmaz oluyor.

Kıbrıs Barış Harekatı gazisi kargo uçağımız, LANTIRN F-16’mız, 60 yıldır teknisyen ve pilotlarımızın başarısıyla hala ilk günkü gibi uçan F-4 Phantom uçağımızın sergilenmesi de çok güzeldi. Fakat tüm bunlar festivale renk katıyordu.

THK’a ait amfibik yangın söndürme uçağının gösteri uçuşu yapması da aynı etkiyi oluşturuyor; keyif.

Ruslar kısa bir süre önce MAKS 2019 Havacılık Fuarını düzenlemişti. Kadroyu hiç bozmadan potansiyel pazar olarak gördükleri Türkiye’ye bu festival vasıtasıyla gelerek gövde gösterisi yaptılar. Ruslar da festivale keyif kattılar.

Bana Göre Organizasyonun Asıl Amacı

Yerli otomobil yapılmadı gitti diyoruz. Bu konudaki problem; sanırım kimse kendini vazifeli hissetmiyor, sebep muhtemelen bu olmalı. Öyle ya, herkes kendi uzmanlık alanında vazifesini en güzel şekliyle yapmalı.

Fakat milli savunma deyince farklı bir yaklaşım gördük Bayraktar Ailesi’nden. Yıllar önce işletmelerinin ismi Baykar Makina olduğu yıllarda, çalışma alanlarından farklı bir alanda üretim denemesine başladılar; yerli İHA. Yıllarca çabaladılar, iniş çıkışlar oldu ve en nihayet Bayraktar TB2’yi ürettiler. Sonra geliştirdiler. Şimdi Akıncı SİHA’yı üretiyorlar ve hayalleri bununla da bitmiyor. Geleceğin en etkili hava savunma aracı olacağına inandığım Stealth İHA’yı ( görünmez İHA) da üretecekler.

Çalışmalarından çok farklı bir alanda ülkemizin bekası için savunma sanayine yatırım yapıp milli üretimi başarmış olan bir aile, örnek olarak bu festivalde, Her Türk bizim yaptığımızı yapabilir düşüncesi ile, Teknoloji Hamlesini Başlasın diyor. Okullar ve öğrenciler bu maksatla festivale kendilerini göstermek üzere çağrılıyor, yarışmalar düzenleniyor. Bu yüzden göz bebeğimiz TUSAŞ yaptığı ve yapacağı eserleri sergiliyor. Geleceğimizi bağladığımız bir kuruluş neler yapıyor neler başarıyor, merak ve gururla takip ediyoruz.

Festivalde çalan müzik ne diyordu; “çabuk büyü, çabuk yetiş, tez oğul”. Yıllarca Türk yapamaz denerek uyutulduk, şimdi tarih yazma zamanıdır, daha geç olmadan.

Sergi ve gösteriler keyif içindi, festival bitti, asıl amacı unutmayalım gençler: Okuyalım, araştıralım, düşünelim, çalışalım, üretelim.

Start bekleyen başka sektörler de var

Bu arada kendi meslek alanımdan Selçuk Bayraktar’a bir önerim var: Hayvancılık yani gıda stratejik öneme sahiptir. Ülkenin bağımsızlığı gıdanın da milli olmasına bağlıdır. Yıllardır anlatıyorum ülkemizin hayvancılığı nasıl kurtulur, çok az kulak veren var. Gelin bu hamleyi de geleneksel hayvancılıktan gelen yöntemlerimle siz başlatın, peşinizden giden çok genç olacak, ülkemiz hayvancılığı kurtulacaktır.

Atatürk Havalimanı’nın Geleceği

Hekimlikte bir kural vardır: “Fayda sağlayamıyorsan, zarar verme”. Yıkmayın yeter…

1999 depreminde evi ve kliniği yıkılmış, yaralanmış, imkansızı görmüş, çaresizliği yaşamış bir depremzede olarak yazıyorum; deprem anında ve sonrasında bırakın barınmayı yaralılara müdahale etmek için alan yok İstanbul’da.

İnşallah hiç olmaz fakat beklenen İstanbul depreminde mevcut hastaneler yıkılmasa bile yoğunluktan hizmet edemeyecek duruma gelir. Milyonlarca yaralı karşısında yetersiz kalır. Üstelik bazı doktorları diğer insanlar gibi depremde kaybetme olasılığımız da var. Diğer şehirlerden gelecek doktorlarla hizmet verecek sahra hastaneleri kurulması gerekecektir.  Bu sahra hastanelerine hastaların, doktorların, malzemelerin taşınması için pist ve açık alanlara yakın yerde kurulması şarttır. Tahrip olan yollar, köprüler, viyadükler kara ulaşımını engelleyeceği için hava ulaşımı belki de tek ulaşım yolu olacaktır. Sırf bu yüzden bile İstanbul Havalimanı korunmalıdır.

Yıkmayın ne olur…

Bilal Sarı’nın yazısının tamamı için için; TIKLAYINIZ

Facebook ile Yorum Yapın
Exit mobile version