Bazen gökyüzüne baktığınızda uçakların arkasında bembeyaz bir iz bıraktığını görürsünüz. Sonra kendi kendinize sormaya başlarsınız, neden bazıları iz bırakıyor da, diğerleri iz bırakmıyor diye.
Havada iz bırakan bu çizgilere “Yoğunlaşma izi” deniliyor. Yabancı dildeki adı ise “ Contrail (condensationtrail) ”Özellikle yüksek irtifalarda uçan jet motorlu uçaklarda sıkça rastlarız. Nozullardan çıkan sıcak havanın yükseklerdeki soğuk hava ile temasından meydana gelir bu izler.
Dikkatinizi mutlaka çekmiştir, bazı yoğunlaşma izleri uzunca süre havada kalır. Bazıları da hızla dağılıverir. Hızla dağılıverenler yere yakın olan uçuşlarda gerçekleşir. Bu iz oluşması görsel olarak çok hoş izlenimler bırakır insanlar üzerinde. Kimisi de hoş izlenimler bırakabilmek için sahte izler üretir, para ve şöhret uğruna alçak irtifalarda. Kimisi de canını verir, sevdalısı olduğu gökyüzü uğruna.
Edibe SAYIN 8 Mart 1922 tarihinde Elazığ’da dünyaya gelir. Annesi Nadire, babası Mustafa Sayın‘dır. İlkokul yıllarında ailesi ile birlikte Adana’ya göç ederler. Edibe ailenin tek evladıdır.
1935 yılında açılan THK Türkkuşu, yüksek planör kampında yetiştirilmek üzere yurt genelinde seçmeler yaparak öğrenci almayı planlamaktadır. Seçilen öğrenciler THK nun ilk öğretmenleri olarak yetiştirilecektir. Bu nedenle çok titiz seçimler yapılacak ve Türkiye genelinden bu öğrenciler belirlenecektir. Ankara, İzmir, Adana, Edirne, İstanbul, Kayseri ve Bursa da planör başlangıç kursları açılır.
Adana’ya Raif Oltu ve Makinist Faruk Bey görevlendirilir. Kursa Adana kız ve erkek liselerinden birçok öğrenci katılır. Haziran sonunda yapılan elemelerden sonra sekiz genç İnönü Yüksek Yelken Uçuşu Kampına gönderilir. Bu sekiz gençten biri de, tek kız öğrenci olarak Adana Kız Lisesi orta kısmını bitiren Edibe Sayın olur.
THK EĞİTİMLERİ
Kabına sığmaz bir kız olan Edibe o yaz İnönü’de beş, altı paraşüt atlayışı yapar, ayrıca başlangıç eğitimi gördüğü planör uçuşlarına devam eder. Nihayet C brövesini almıştır. Gururla göğsüne taktığı brövesiyle Adana’ya döner ve ailesi ile birlikte aldığı karar doğrultusunda Konya Öğretmen Okulu’na başlar. 1938 yaz tatilinde tekrar gittiği İnönü eğitim kampı bitiminden sonra, bir daha geri dönmez. Planör öğretmen adayı olarak Türkkuşu’nda kalır. Ankara Etimesgut’a gelince de motorlu uçak eğitimlerine başlar.
Öğretmen adaylığı üç yıl sürer, yazın kampta, kışın Ankara’da kalır. 1941 yılında öğretmen yardımcısı olur. 1941 yılının 8 Martında yaş gününü kutladığı günde, yine Türkkuşunda öğretmen yardımcısı olan Talat Subaşı ile evlenir. Edibe Subaşı’nın öğretmen yardımcılığı iki yıl sürer. 1943 yılında öğretmen olur. O dönemlerde Türkkuşunda bir sınıflandırma olmadığından, öğretmenler her dalda eğitim yaptırabiliyorlardı. Edibe de öyleydi. Fakat o daha çok planörü tercih ediyordu. Planörde gürültü yoktu. Motor gücüyle uçulmadığı için, insan kendisini daha özgür hissediyordu. Uçuşlarda tüm yetenek pilotun elindeydi. Planör ağır uçtuğunda ise tabiatın tüm güzellikleri sindire sindire seyredilebiliyordu. En büyük özelliği de uçucunun kabiliyetini ortaya çıkarmasıydı.
KIZI VE OĞLU AKAN SUBAŞI
Edibe Subaşı’nın 1943 yılında kızı Tülin doğdu. Genç öğretmen hamileliği sırasında ve kızı küçükken model uçak öğretmenliği yaptı. Tülin yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 1946 yılında vefat etti. 1947 yılında bir oğlu dünyaya geldi. Talat Subaşı oğluna, soyadı ile tatlı bir bağlantı kursun diye Akan adını verdi. Akan Subaşı… Kendisi de aynı yıl Devlet Hava Yollarına pilot olarak geçti.
5 Ocak 1954 akşamı, hiçbir neden yokken, Edibe Subaşının evine arkadaşları ve akrabaları geldiler. Kimse bir şey söylemiyordu. Edibe Subaşı şüphelendi.
‘Talat’a bir şey mi oldu ?’
Yeğeni Ziya Adal:
‘Talat ağabeyim mecburi iniş yapmış’’ dedi.
Edibe Subaşı sesini çıkarmadı. Haber saati idi. Radyoyu açtı. Spiker, Talat Subaşı’nın kaptan pilot olduğu Türk Hava Yolları uçağının Çanakkale’den İstanbul’a gelirken Lâpseki civarlarındaki ormana mecburi iniş yaptığını bildirdi ve acı haberi verdi. Talat Subaşı şehit olmuştu.
ATİNA HAVA GÖSTERİLERİ
25 Ekim 1954 günü Atina’daki Zapion Sergi Sarayı’nda açılan Türk-Yunan- Yugoslav havacılık sergisinde bir konuşma yapan Yunan Hava Bakanlığı Müsteşarı sözlerini bitirirken yüzünü Edibe Subaşı’ya çevirerek:
“ Yunan kızlarına örnek olacağınız için size özellikle teşekkür ederim” dedi.
THK, Yunanistan Krallık Hava Kulübü ve Yugoslavya Havacılık Birliği arasında 1954 yılı Mayıs ayında imzalanan işbirliği anlaşmasının ilk eseri olarak 24 – 27 Ekim 1954 tarihleri arasında Atina’da bir hava gösterisi düzenlenmişti. Türk, Yugoslav ve Yunan ekiplerinde tek kadın paraşütçü olarak Edibe Subaşı vardı. Yunanlılarda bırakın paraşütçüyü tek bir havacı kadın dahi yoktu. Yugoslavlar havacılıkta oldukça ileri durumdaydılar. Fakat onlarda ekiplerine bir kadın paraşütçü katamamışlardı. 24 Ekim 1954 günü Selanik’ten havalanıp Atina üzerine gelen Türk, Yugoslav ve Yunan uçaklarından Ellenikon Hava alanına atlayan paraşütçüler arasında tek kadın Edibe Subaşı idi.
Havayolları meydanından kalkan Türk, Yunan, Yugoslavya filoları alçaktan uçarak halkı selamlıyorlar. Filodan ayrılan bir uçak hemen dikkate çarpıyor. Edibe Subaşı bu uçağın pilotudur. Bütün gözler havalarda. Yunan ve Yugoslav pilotlardan akrobasiye iştirak eden yok. Karşımızdaki direkte gökleri renklendiren bayrağımızda, Türk kadınının her meslekteki ustalığının gururu dalgalanıyor.
CEMAL UYGUN HOCANIN ATİNA İZLENİMLERİ
Edibe Subaşı’yı Atina’ya özellikle götürmüştüm. Paraşüt atlayışı sonrasında tayyare ile yapacağı akrobasi hareketlerini tarif ettim. “Çıkacak ve irtifanı alacaksın, 1.500 metrede halk topluluğunun bulunduğu mevki üzerine gelince önce sağa iki budak Viril (1) yapacaksın. Sonra tekrar sol taraftan iki Viril daha yapacaksın. 1.000 metreye inmeden bu Virilleri tamamlayacaksın. İrtifa limitlerine uyarak bir adet Luping (2) atacaksın, ardından iki tane sağa ve iki tane de sola Tono(3) atacaksın. Ardından irtifanı aldıktan sonra İmmelman’ı (4) yaparsın. Bütün hareketler bitince yine iki sağa iki de sola Viril yaparak iniş yaparsın” dedim.
Bir Türk kadın pilotun bu muazzam akrobasi gösterisi herkesi çok heyecanlandırmıştı. Hava gösterilerine katılan tüm ekipler içerisindeki tek kadın havacı olan Edibe Subaşı, Yunanistan Hava Vekâleti Müsteşarının büyük takdirlerini aldı. Seyircilerin
-“Kari, Kari in artık aşağıya” sesleri bütün meydanı kaplıyordu.
Yunan Hava Bakanlığı Müsteşarı’nın Yunan kızlarına örnek olarak gösterdiği Edibe Subaşı. 26 Ekim 1954 günü yine Atina’nın askeri hava alanında yapılan gösterilerden sonra indiği zaman, İstanbul’lu Rumların:
“ İn de yüzünü görelim” diye bağrıştıkları Edibe Subaşı…
Ne gariptir ki, üç yıl sonra hastanedeki odasında ziyarete gelen dostları bu yüze baktıkları halde Edibe Subaşı’nı tanıyamayacaklardı.
PLANÖR İLE GEÇİRDİĞİ BÜYÜK KAZA
Edibe Subaşı 1 Nisan 1957 sabahı yirmi iki kırıkla kurtulduğu kazadan sonra üç ay Ankara Numune hastanesinde yattı. 15 ameliyat geçirdi. Kalça kemiğinden burnuna kemik kondu. Daha sonra Türk Hava Kurumu tarafından Viyana’ya gönderildi. Dört buçuk ay da orada tedavi gördü. Yüzünde ve bedeninde fark edilmeyecek nitelikte değişikliklerle tekrar görevine döndü. Ancak sol elinde aşırı derecede his kaybı vardı. Sol kulağı ağır duyuyordu. Sol ayağında sinirler kopuktu. Çok yol yürüdüğünde veya ayakta fazla kaldığında ayak parmaklarında bükülmeler başlıyordu. Sosyal Sigortalar Kurumu, onu silindir makinisti
statüsüne tabi tutarak 220 lira aylıkla malulen emekliye ayırdı. SSK kapsamında o yıllarda havacılara has bir sınıflama olmadığından, yirmi iki yıllık havacı öğretmen Edibe Subaşı ancak ağır işçi olarak kabul edebilmişler. Çok düşük bir maaş bağlandığı için Edibe Subaşı itiraz eder. SSK’yı mahkemeye verir.
Kurum üç aylık bir inceleme sonucu vermiş olduğu kararı değiştirerek bu kez de aylığını yükseltebilmek adına Edibe öğretmeni şoför statüsünden aylığa bağladı. Maaşı 250 lira olmuştu. Edibe Subaşı bir kez daha mahkemeye başvurdu. Bir yıl sonunda SSK tarafından en tehlikeli işçilik statüsünde yer alanların aylığından maaşa bağlandı. Maaşı 280 lira olmuştu. Edibe öğretmen hayatı boyunca bu emeklilik statüsü ile çok dalga geçmişti.
“ Ben minare tamirciliğinden emekli oldum “ derdi.
GÜLEÇ VE SEVECEN
Her zaman güleç, sevecen, esprili bir kişiliğe sahipti. Gençlerle konuşmaya, onlara havacılık anılarını anlatmaya bayılırdı. Ben THK Müze Amiri iken kendisiyle tanışma şerefine eriştim. Sonrasında birkaç kez daha görüşüp anılarını dinledim ve fotoğraflarını alma fırsatım oldu. 8 Mayıs 2011 günü Edibe Sayın-Subaşı- Kutucuoğlu’nun vefat haberi geldi.
Aynı planöründe olduğu gibi sessizce, huzur içinde sonsuzluğa uçtu. O artık hiç inmeyecek hem gökyüzünden hem de gönüllerimizden. Ancak bazılarının görmek istemese de havada bıraktığı iz hala durmakta. Son sözüm ise Edibe hocamın profesyonel olmadığını ima edenlere. Doğru haklısınız hocam uçtuğu ve akrobasi yaptığı için kendisine maaş ödenmemiştir. Ayrıca akrobasi uçuşları da dâhil uçuş saati kadar ayrıca uçuş tazminatı da almamıştır. Kendisine profesyonel olmadığı için hayatını idame ettirebilmek için GAZOZ KAPAĞI verilmiştir.
NOT: Profesyonel, bir meslek mensubu olup bu alandan yaşamını kazanan kişi. Bu terim aynı zamanda, meslek mensuplarının rollerini yerine getirmek için gerekli olan belirli bilgi ve becerileri kullanarak hazırlayan eğitim ve öğretim standartlarını da tanımlar.
Mustafa KILIÇ
Havacılık Tarihi Araştırmacısı – Yazar
sontayyareci @gmail.com