Kaç kişi kendi geleceğini yazdıklarıyla görebilir ki?
Uçmayı, yani “Doğanın ilahi gücünün simgeleri olan geceye, güne, dağlara, denizlere ve fırtınalara” teslimiyet gerektiren bu deneyimi, bugüne kadar Saint-Exupéry’den daha şiirsel ve büyüleyici anlatan kimse çıkmadı.
Sürükleyici bir dille yazılmış bu kısa romanda Saint-Exupéry, kendi deneyimlerine de dayanarak, Patagonya, Şili ve Paraguay’dan Arjantin’e gece uçuşları yapan kahraman pilotların dünyasına davet ediyor okuru. Bir tek gecede yaşanan olaylardan yola çıkarak, insanın doğayla mücadelesini, ölüme karşı duruşunu, amacına ulaşabilmek için göze aldığı şeyleri destansı bir biçimde anlatan Gece Uçuşu unutulmayacak bir roman.
Uçmayı, yani “Doğanın ilahi gücünün simgeleri olan geceye, güne, dağlara, denizlere ve fırtınalara” teslimiyet gerektiren bu deneyimi, bugüne kadar Saint-Exupéry’den daha şiirsel ve büyüleyici anlatan kimse çıkmadı.
Küçük Prens’in yazarı Saint-Exupéry bu romanı 1931 yılı Femina Ödülünü aldıktan sonra, 1939 yılında sinemaya uyarlandı. Sivil havacılığın kuruluş dönemi serüvenlerinden birini anlatan bu yapıt, başarılı karakter analizleri, yoğun bir dil ve şaşırtıcı bir ayrıntılandırma tekniğiyle yazılmış. Yazarının Arjantin anılarını tutkulu bir içtenlikle anlatıyor. Gökyüzünde koşuşturan uçaklara ve işine yürekten bağlı Şef Riviére’den tutun, Fabian’a kadar farklı karakterlerle ve çeşitlilik gösteren serüvenleri barındırıyor.
Gece Uçuşu’nda en şaşırtıcı unsurlardan birisi de, Exupéry’nin kendi yaşamının sonuyla benzerlik göstermesi. Kaç kişi kendi geleceğini yazdıklarıyla görebilir ki?
Nobel ödüllü Fransız yazar Andre Gide kitap için şunları söylemiş.”İnsan, sevgisini nasıl gizli tutarsa, yiğitliğini de gizli tutar. ‘Saint-Exupery’, ‘iyi bilen ve tanıyan biri’ olarak anlatıyor bunları. Kendisinin de tehlikeyle yüz yüze olması, kitabına öykünülmez bir tad, bir gerçeklik tadı veriyor. Yazın değerine hayran olduğum bu anlatı, öte yandan bir belge niteliği de taşıyor ve umulmadık bir biçimde bir araya gelen bu iki nitelik ‘Gece Uçusu’na olağandışı bir önem kazandırıyor.”
Türkiye’deki ilk basımı 1968 yılında yapılan kitabın, Ocak ayında Remzi Kitabevi tarafından yapılan birinci baskısı 10 Tl. fiyatla satışa sunuldu. Kitabın çeviri ise Bertan Onaran’a ait.
Kitabın Türkiye’deki ilk basımı Bilgi Yayınevi’nce (1968) yapılmıştı.