Türkiye Havayolu Pilotları Derneği Hukuk Danışmanı Avukat Tarık Güleryüz’ün, Kokpitten Bakış dergisinde yer alan ve hava yolu pilotlarını yakından ilgilendiren “Havayolu Pilotları ile Havayolu Şirketleri Arasında İmzalanan Rekabet Yasağı Sözleşmeleri Geçerli Midir?” başlıklı yazısı;
Rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra, belirli bir faaliyet alanında, belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi dâhilinde işverenle rekabet ilişkisi içerisine girmemeyi taahhüt ettiği bir sözleşmedir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, rekabet yasağı sözleşmesi, rekabeti; faaliyet alanı, coğrafi bölge ve zaman dilimi kıstasları dâhilinde sınırlayan bir sözleşmedir.
İş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemi konu alan rekabet yasağı, iş sözleşmesinden kaynaklanan doğal bir borç değildir. Bir başka ifade ile rekabet yasağı içermeyen bir iş sözleşmesinin herhangi bir şekilde ortadan kalkması halinde, işçinin işverene karşı rekabet etmeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak iş sözleşmesine bu yönde hüküm konulması ya da ayrı bir sözleşme yapılması ile işçi aleyhine rekabet etmeme yükümlülüğünün düzenlenmesi mümkündür.
Peki, hava yolu pilotları ile hava yolu şirketleri arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmeleri geçerli midir? Bir başka deyişle, bir hava yolu şirketinin sözleşmeye ekleyeceği bir hükümle, pilotun sözleşme sona erdikten sonra belirli bir süre boyunca, belirli bir coğrafi bölge dâhilinde, pilotluk yapmasını engellemesi, hukuken korunabilir bir menfaat olarak kabul edilebilir mi?
Çalışmamızda rekabet yasağı sözleşmelerinin hava yolu pilotları açısından geçerli olup olmadığı hususu rekabet yasağına ilişkin pozitif düzenlemeler ve yargı içtihatları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Rekabet yasağı ve çatışan menfaatler
Rekabet sözleşmesinin yukarıda yapılan tanımından hareketle; temelde çatışan ve bu nedenle hem işveren hem de işçi açısından dengelenmesi gereken üç menfaatin olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu menfaatlerin ilki, işçinin iş sözleşmesi kapsamında iş görme borcunu ifa ederken elde ettiği işverene ait ticari sırların korunmasının, işveren için haklı bir menfaat teşkil ettiğine ilişkin varsayımdan ortaya çıkmaktadır. Rekabet yasağı sözleşmesinin, işverenin özellikle üretim ve pazarlama faaliyetlerine ilişkin birçok menfaatini koruduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu bağlamda, rekabet yasağı sözleşmesinin, işverenin gayri maddi malvarlığı olarak kabul edilen ve kısaca know-how olarak özetlenebilecek, teknik örgütlenme, üretim yöntemleri, imalat ve pazarlama sırları, müşteri çevresi, good-will (peştemaliye) gibi işletme dışı unsurlarını koruduğu gibi, dolaylı olarak insana ve onun gelişimine yaptığı yatırımı da koruduğu belirtilmektedir. Bu açılardan rekabet yasağı sözleşmesi, işverenin haklı menfaatlerinin korunması açısından oldukça önemli bir sözleşmedir.
İkinci menfaat ise, işçinin anayasal düzeyde teminat altına alınan çalışma hak ve özgürlüğüdür. İş sözleşmesi sonrası, rekabet yasağının işçinin çalışma özgürlüğünü kısıtladığı açıktır. Özellikle aşırı kısıtlayıcı bir rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyetle bağdaştırılamayacak şekilde tehlikeye düşürme olasılığı, rekabet yasağı sözleşmesinin iş hukukunun emredici yapısı bağlamında değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Gerçekten, geçimini emeği ile sağlayan işçinin, rekabet yasağı nedeniyle mesleğini ifa edememesi, işçinin yaşamını idame ettirememe riskini doğurmaktadır.
Nihayet, rekabet yasağı sözleşmesi açısından çatışan ve bu nedenle korunması gerektiği kabul edilen son menfaat kolektif menfaattir. Rekabet yasağı sözleşmelerinin mal ve emek piyasasındaki işletmeler arası rekabet üzerinde sınırlayıcı bir etkisi bulunmaktadır. Nitekim rekabet yasağı sözleşmeleri yoluyla işverenin rakip bir işletmenin işçisi ile iş akdi kurması engellendiği gibi, işçilerin iş sözleşmesinin sonlanmasından sonra kendi işletmelerini kurup işverenleri ile rekabet etmeleri de engellenebilmektedir. İngiliz hukukunda, örneğin; tarihi gelişim süreci içerisinde ilk zamanlar, rekabet yasağı sözleşmelerinde korunması amaçlanan temel menfaatin “Serbest piyasa ekonomisi” olduğu görülmektedir.
Türk hukukunda, işçinin iş sözleşmesinin sona ermesini izleyen dönemi kapsayan rekabet yasağını normatif açıdan düzenleyen temel hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) yer almaktadır. TBK’da yer alan düzenleme, yukarıda belirtilen çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurulması adına, rekabet yasağı sözleşmesini belirli sınırlamalara tabi tutmaktadır.
Rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerlilik koşulları
Rekabet yasağı ve işçinin çalışma özgürlüğü arasındaki dengenin sağlanması için gerekli olan normatif düzenlemeler, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğini ve bağlayıcılığını bir takım sıkı kurallara tabi kılmıştır.
TBK’nin “Rekabet yasağı” üst ve “Koşulları” kenar başlıklı 444’üncü maddesinin birinci fıkrasında, rekabet yasağı; fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka rakip bir işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmakta; müteakip ikinci fıkrada ise rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için, rekabet kaydının ihlalinin işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması gerektiği belirtilmektedir.
Kanunun lafzından hareketle; rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğinin “Üç geçerlilik şartı”na bağlandığı sonucuna varılmaktadır. Geçerlilik şartları işçinin fiil ehliyetine sahip olması, sözleşmenin yazılı olması ve işverenin hukuken korunmaya değer bir menfaatinin olması gerekliliğidir.
Konumuz açısından burada asıl önem arz eden husus hava yolu şirketlerinin rekabet yasağı sözleşmesi akdetmesinde “Hukuken korunmaya değer bir menfaatinin olup olmadığıdır”. Zira hava yolu pilotları ile rekabet yasağı sözleşmesi akdetmek isteyen hava yolu şirketinin bu yönde korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunması gerekmektedir.
Türk hukukunda rekabet yasağı sözleşmesi, iş ilişkisi sebebiyle işçiye işverenin müşteri çevresi veya üretim veya iş sırları hakkında bilgi edinme olanağı sağladığı ve bu bilgiler kullanıldığında işverenin önemli bir zarar görme olasılığı ortaya çıktığı takdirde geçerli sayılmaktadır (TBK. m. 444/2). Anılan hükmün temelinde, ancak işverenin haklı bir menfaatine -legitimate interest of the employer- hizmet eden rekabet yasağı sözleşmelerinin caiz sayılacağına ilişkin kural yatmaktadır.
Bu itibarla, söz konusu kanun hükmünde; “İş ilişkisinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlamasının ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılmasının, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması” bir geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir.
Bu anlamda, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olması için iş ilişkisinin işçiye, “Müşteri çevresi” veya “Üretim sırları” ya da “İşverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlaması yeterli olmayıp, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması halinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması gerekliliği aranmıştır. Ancak, rekabet yasağı ihlalinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçekleşme şartı bulunmamaktadır. Yakın ve önemli bir zarar tehlikesinin varlığı yeterlidir. Yine, belirtilen üç durumun birlikte gerçekleşmesi şartı da aranmamaktadır. O halde, iş sözleşmelerine konulacak rekabet yasağı kayıtlarının TBK m. 444/2 hükmü uyarınca oldukça geniş bir uygulama alanının olduğu söylenebilir.
Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için “Müşteri çevresi” veya “Üretim sırları” ya da “İşverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânı ile meydana gelecek zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. O halde rekabet yasağı sözleşmesinin yapılabilmesi ve işverenin haklı bir menfaatinin varlığı koşulunun gerçekleştiğinin söylenebilmesi için, hava yolu pilotlarının yukarıda sayılan konularda bilgi sahibi olması yeterli değildir. Ayrıca, söz konusu bilgilerin kullanılmasının işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin bulunduğunu kanıtlayan illiyet bağının da bulunması gerekecektir.
Rekabet yasağı sözleşmelerinin TBK m. 444/2 hükmü nedeni ile geniş bir uygulama alanı bulduğu, bu çerçevede kanuni düzenleme açısından sektör ya da meslek ayrımı yapılmadığı söylenebilir. Ancak bu denli geniş bir uygulama alanının hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu nedenle gerek akademik çevrelerde (doktrinde) gerekse de Yargıtay uygulamasında kişisel yeteneğe dayanan meslekler açısından rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerli olmayacağı ifade edilmektedir. Bu meyanda, örneğin; hekimlik ve avukatlık gibi serbest mesleklerde müşteri (hasta, müvekkil) ile ilişkilerin daha ziyade kişisel yeteneğe dayandığı için anılan mesleklere ilişkin rekabet yasağının geçerli olmayacağı kabul edilmektedir. Nitekim söz konusu mesleklere ilişkin işveren zararının, işçinin “Müşteri çevresi” veya “Üretim sırları” ya da “İşverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânından değil ve fakat kişisel yeteneği ve maharetinden kaynaklanacağı; bunun da TBK m. 444/2 bağlamında değerlendirilemeyeceği belirtilmektedir. Konumuz açısından değerlendirmede bulunacak olursak; hava yolu pilotlarının yaptıkları işin de tıpkı hekimlik ve avukatlık gibi kişisel yeteneğe dayandığı söylenebilecektir. Dolayısıyla rekabet yasağı sözleşmelerinin diğer koşulların bulunması faraziyesinde dahi hava yolu pilotları açısından geçerli olmadığı söylenebilecektir.
Rekabet Yasağı Sözleşmesinin Sınırları
İşçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğüne yönelik ciddi bir müdahale anlamı taşıyan rekabet yasağı sözleşmeleri, haklı işletmesel menfaatlerin korunması için gerekli olduğu ölçüde geçerli kabul edilmektedir. Ancak buradaki “Gereklilik ölçüsü”, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır.
TBK’nin 445’inci maddesinde rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin zaman, yer ve konu açısından sınırlandırılmasına öngören düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, anılı düzenlemede rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve yasak süresinin özel durum ve koşullar hariç iki yılı aşamayacağı öngörülmüştür.
TBK m. 445’de azami süreye ilişkin yer alan “Özel durum ve koşullar hariç olmak üzere” ibaresinden tam olarak ne kastedildiği açık olmasa da, genel kabule göre çok istisnai durumlar dışında rekabet yasağı sözleşmelerinin iki yıldan fazla olması mümkün değildir.
Kanunda yer alan bir diğer sınırlama yer bakımındandır. Ancak coğrafi alan sınırlamasının hava yolu pilotları açısından ne şekilde uygulanacağının tartışma konusu olacağı açıktır. Ancak, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması konuya ışık tutmaktadır. Yargıtay, işverenin tüm Türkiye’de faaliyette bulunması durumunda, rekabet yasağı sözleşmesinin ülkenin tümüne sirayet edecek şekilde kararlaştırılmasının geçeriz olduğunu kabul etmektedir. Buna göre, hava yolu pilotları açısından tüm Türkiye’ye sirayet eden sınırlamalar geçerli olmayacağı gibi dünya geneline ilişkin bir sınırlamanın öngörülmesi de mümkün değildir.
Kanundaki bir diğer sınırlama da işin türü bakımından getirilen sınırlamadır. İşin türü bakımından getirilecek sınırlamanın “Meslek yasağı” noktasına varmaması gerekmektedir. Buna göre, hava yolu pilotları açısından meslek yasağı anlamına gelecek rekabet yasakları geçersiz kabul edilecektir.
Sonuç ve Değerlendirme
Kanuni düzenleme açısından rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler meslek ve sektör ayrımı olmaksızın geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Bu anlamda söz konusu düzenlemelerin ilk görüşte –prima facie- hava yolu pilotları ile hava yolu şirketleri arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmeleri açısından da uygulanacağı söylenebilir.
Ancak hava yolu pilotlarının yaptıkları işin tıpkı hekimlik ve avukatlık gibi kişisel yeteneğe dayandığı açıktır. Bunun gibi, hava yolu pilotlarının çalıştıkları konum itibariyle hava yolu şirketlerinin “Müşteri çevresi” veya “Üretim/işletme sırları” ya da “İşverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme olanaklarının düşük olduğu da rahatlıkla ifade edilebilir. Ek olarak, rekabet yasağı sözleşmelerinin zorunlu unsuru olan coğrafi alan sınırlamasının, işverenin fiilen faaliyette bulunduğu coğrafi alanı aşmaması gerekmektedir. Oysa hava yolu şirketlerinin faaliyette bulundukları coğrafi alan kimi zaman tüm dünya geneli olmaktadır. Yargıtay’ın tüm Türkiye’yi kapsayan rekabet yasağı kaydı içeren sözleşmeleri geçersiz kabul ettiği düşünüldüğünde, rekabet yasaklarının hava yolu pilotları açısından geçerli olacak şekilde formüle edilmesi neredeyse olanaksızdır. Son olarak birçok rekabet yasağı sözleşmesinin hava yolu pilotları açısından meslek yasağına dönüşeceği kuşkusuzdur. Bu sebeple, hukuken meslek yasağı boyutuna varan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olması mümkün değildir.
Dolayısıyla, hava yolu pilotları ile hava yolu şirketleri arasında imzalanacak rekabet yasağı sözleşmelerinin kahir ekseriyette geçersizlik yaptırımına tabi olacağı rahatlıkla ifade edilebilir.